Abdurrahman Dilipak'ın yazısı:
17 Haziran: İnanç Özgürlüğü Günü
Ezanı Türkçeleştirme fikrini ilk kez Ziya Gökalp 1918 yılında dile getirdi.. Cumhuriyet döneminde 1932 yılında ilan edildi.. Mustafa Kemal ezanın yanında tekbir ve sela, namaz, kamet, hutbenin Türkçe olmasını istiyordu. Kur’an Türkçeleştirilecekti..
Mustafa Kemal’in emri ile eski Maarif vekillerinden Reşit Galip ve Hasan Cemil Çambel’in yönetiminde Türk Tarih Tedkik Cemiyeti’nin Dolmabahçe Sarayı’ndaki odasında 1932 yılının Aralık ayında, hemen Ramazan ayı öncesinde 9 tanınmış hafız bu işle görevlendirildi.. Türkçeleştirme ve makam konusunda konservatuvardan saz heyetleri getirilerek eşlik etmeleri sağlandı.. Her aşamada Mustafa Kemal’e danışılıyordu. Herkes tekbiri “Allah Büyüktür” diye telaffuz ederken, Mustafa Kemal bu ifadeyi “Tanrı Uludur” şeklinde değiştirdi..
İlginç ve komik olan bir tercüme anısı da, “Hayyalel Felah”ın tercümesinde çıktı.. Bu nasıl tercüme edilecekti?. “Haydin Kurtuluşa” denirse, yoğunlukla Rumların yaşadığı eski adı Tatavla olan “Kurtuluş Mahallesi’ne” çağrılmış gibi bir anlamı olmayacak mıydı bu ifadenin? Bir başka kaygı ise, ya dindarlar bunu “CHP’den kurtulmak için camiye gelin” anlamında yorumlarsa?..
Son noktayı Mustafa Kemal koydu, “olduğu gibi kalsın”.. Türkçe ezanda tercüme edilmeyen tek satır bu oldu: Hayyalel felah!
Sonuçta 3 Şubat 1932’de Kadir gecesinde Ayasofya Camii’nde Türkçe ezan okutuldu ve radyodan naklen yayınlandı.. İşin takibi için Jandarma görevlendirildi. CHP de bu işin takipçisi olacaktı.. Vakıflar, Diyanet, İçişleri Bakanlığı herkes bu işle görevlendirilmişti.. İhlaller, hemen ve ağır şekilde cezalandırılacaktı.. Olup olmadığı tartışılan “Bursa Nutku” da bu olayla alakalıdır aslında. 1 Şubat 1933’te Bursa’da Türkçe ezana karşı halkın protesto gösterisinde bulunmasının ardından Mustafa Kemal Bursa’ya geldi ve “isyancıların kat’i ve şedid şekilde cezalandırılması emri”ni verdi.. Olayı Cumhuriyete karşı irticai bir başkaldırı şeklinde yorumladı!
Aslında Bursa olayı, Topal Halil isimli cemaatten birinin Arapça ezan okuması üzerine camileri izlemekle görevli hafiye / sivil polis tarafından karakola götürülmek istenmesi üzerine, cemaatın buna engel olmaya çalışmasından ibaret bir olaydı. Halk önce karakola, oradan valiliğe doğru yürüyüşe geçince, duruma asker müdahale etti. Mustafa Kemal’e haber verildi. Bursa’ya gelen Mustafa Kemal sert açıklamalar yaptı.. Müftü, savcı ve sulh hakimi görevden alındı. Yakalanan 19 kişi Çorum Ceza Mahkemesi’ne sevkedildi. Bir yıl süren yargılama sonunda ağır hapis cezası ve ardından sürgünle cezalandırıldılar..
Arapça ezan ve kamet, esasen tamimlerle uygulamaya konuldu ve çok daha sonra 15 Nisan 1939’da hükümetçe Meclis’e sunulan ve kabul edilen, 1941 yılında değişiklik yapılarak Arapça ezan okuyanların 3 aya mahkumiyetleri ve on liradan 200 liraya kadar para cezasına çarptırılmasını öngören 4055 sayılı yasayla memnu hale getirildi..
46 seçimlerinin ardından ilk yumuşama 22 Eylül 1948’de oldu.. Mevlid, hatim ve bayram namazlarında Arapça serbest bırakıldı.
31 Mayıs 1950’de Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan, ardından 2 Haziran 1950’de Kayseri Milletvekili İsmail Berkok ve üç arkadaşı ezanın asli şeklinde okunması için kanun teklifinde bulundular.. Bunun üzerine Menderes hükümeti 14 Haziran 1950’de kanun tasarısını imzalayarak Meclis’e sundu.. 16 Haziran 1950’de ezanın Arapça da okunabilmesine imkan veren yasa kabul edildi ve imzalanıp yayınlanması beklenmeden 17 Haziran’dan itibaran bütün Türkiye’de ezanlar Arapça olarak okunmaya başlandı. Yeni kanunun müftülüklere tebliği ancak 23 Haziran 1950’de yapılabildi..
İŞTE BU VESİLE İLE BEN DİYORUM Kİ, GELİN 17 HAZİRAN’I İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ OLARAK KUTLAYALIM.. İnsanın insana zulmü son bulsun, herkes inandığı gibi yaşasın ve düşündüğünü özgürce ifade edebilsin diye..
Bu konuda Mazlum-Der, Özgür-Der, Hukukçular Derneği, ÖNDER, ENSAR, Ak-Der’e İmam-Sen’e, TGTV’ye, Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneklerine, diğer insan hakları kuruluşlarına çağrıda bulunuyorum. Gelin bugün sesinizi yükseltin.. Yerel media ve STK’lar bu konuda yazılar yazsınlar, programlar yapsınlar, STK’lar açıklamalarda bulunsunlar..
Kur’an’a, camiye, namazımıza ve ezanımıza sahip çıkalım..
Bugün imamlar, müezzinler, vaizler biraz daha yüksek çıkartsınlar seslerini, o acı günleri hatırlayarak..
Bunlar bu iddialarından vazgeçmiş değiller. Başörtüsünü halletseler, sıra bunlara da gelecek. Niyetlerinin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız Tekinalp’in kitaplarını, Osman Nuri Çerman’ın “Dinde Reform Projesi”ni okuyun, göreceksiniz.. 1960’larda ezanın yeniden Türkçe okunması için imza toplayanlar arasında Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi de vardı. Altan Öymen de, Coşkun Kırca da.. ONÇ’ye göre, Kur’an’dan ahkam ayetleri çıkartılıp yerine Nutuk’tan parçalar eklenmeli, camilere sıra konmalı ve müzik icrası ile dua edilmeli idi.. “Türk’ün Yeni Amentüsü”nü yayınlayanlar, Mustafa Kemal için “Yeni Mevlitler” de yazmayı ihmal etmediler..
CHP’lilerden hâlâ bu iddiada olanlar yok değil. Başörtüsünün de ezandan farkı yok aslında.
17 Haziran İnanç Özgürlüğü Gününüz şimdiden mübarek olsun.
Selam ve dua ile.
Vakit