Bir kimseye saygı duymak, onun bazı güzel yönlerini, bazı vasıflarını güzel bulmak anlamına gelir. Örneğin, birinin yüksek zekâsı, yüksek makamı, yüksek feraseti, dürüstlüğü, ilim ve irfanı varsa, bunu gören kimse, ister istemez bu konumlara karşı bir saygı hisseder.
Bu pencereden bakıldığı zaman, bir ateistin bazı vasıflarının saygıya değer bulunması mümkündür.
Mesela, bazı gayri Müslimlerin (ateist de olabilir), insan haklarını savunmaları, fakirlere yardım etmeleri, barışsever olmaları söz konusudur ve bu davranışları saygıdeğerdir.
İslam dininde şahısların değil, vasıfların değerlendirildiğini gösteren bir misal de Yahudi ve Hıristiyan olan kadınlarla evlenmenin helal olmasıdır. Bir erkeğin evlendiği bir kadında güzel ve saygıya değer vasıflarını görmezse niye evlensin ki..!
Demek ki Yahudi bir kadınla evlenen bir Müslüman erkek, eşini sever ama Yahudiliğini ve İslama aykırı yönlerini sevmez.
Bundan da anlaşılıyor ki, bir şahısta sevilmeyen, sayılmayan yönleri yanında sevilen sayılan yönlerinin de olması mümkündür.
Özetle:
Bir ateisti, ateist olduğu için sevip saymak, İslam dairesinden çıkmak için dilekçe vermek manasına gelir. Fakat bu adamda İslami ve insani bazı güzel hasletleri varsa bunları görmezlikten gelemeyiz.
Bediüzzaman hazretlerinin şu ifadeleri konumuza ışık tutmaktadır:
“Hem de bir adam zatı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya sanatı içindir. Öyle ise her bir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kafirin dahi bütün sıfat ve sanatları kafir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh Müslüman olan bir sıfatı veya bir sanatı, istihsan etmekle iktibas etmek neden caiz olmasın? Ehl-i kitabdan bir haremin olsa elbette seveceksin.” (Münazarat, 32)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet