Vedat Denizli'nin haberi:
Belçika'nın tanınmış akademisyenlerinden Prof. Sami Zemni, Filip Dewinter ve Geert Wilders gibi Avrupalı aşırı sağ politikacıların İslam'a yaklaşımlarını eleştirdi. İslam'a sert yaklaşmanın hiçbir zaman çözüm olamayacağını kaydeden Zemni, 21. yüzyılda multikültürel toplumu oluşturan unsurların yeniden belirlendiğini anlattı.
Avrupa İslam Merkezi başkanlığını da yapan Gent Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Sami Zemni, Belçikalı gençlere 'Sol ve İslam' konulu bir sunumda bulundu. Prof. Zemni, Avrupa'daki İslam algılamasının zaman içinde yerine oturacağına dikkat çekti ve Müslümanların dini yaşantıdan çok kimlik sorunu yaşadığını dile getirdi.
İslam'a sert yaklaşımların katiyen çözüm olamayacağının altını çizen Belçikalı akademisyen, birlikte yaşamanın sağlanması noktasında daha güçlü analizlere ihtiyaç olduğunu belirtti. İkinci, üçüncü nesil göçmenlerde ait oldukları kimliklere yönelik bir arayışın olduğunu ifade eden Zemni, sokakta 'İslam' diye bağıran gençlerin çoğunluğunun dinin yaşantı şevkinden çok kimliğini dışa vurma eğilimi içinde olduğunu kaydetti.
Avrupa'daki İslam'ın kendini geliştirdiğini belirten Belçikalı akademisyen, şöyle devam etti: "Bu, birden olacak bir şey değil. Belirli bir süreçten geçilmesi lazım. İngiltere ve Danimarka'nın başında bulunan Kraliçeler aynı zamanda en üst resmî dini otorite konumunda. Avrupa'da din-devlet ayırımı tam oturmamışken, günümüzde İslamiyet'in de sürece dâhil olduğunu görüyoruz. 'İsviçre'de sadece kilise kulelerine izin var, minarelere yok' yaklaşımı toplum olarak çıkmaz sokağa girmek anlamı taşır. Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele ederken İslam'ı sevmek zorunda değilsiniz. Belçika'da tek bir yapı olan İslam toplumundan söz edilemez. Yani tek bir Müslüman toplumu mevcut değil. Etnik farklılığın yanı sıra dinin kendi içinde görüş farklılıklarına sahip yapıların da olduğu gözden kaçırılmamalı.''
Prof. Sami Zemni, bireylerin yasalara saygılı olmak zorunda olduklarını fakat bununla birlikte her yasayı onaylamak ya da ona taraftar olmak zorunda olmadığını savundu. Vatandaşların İncil ya da Kuran-ı Kerim'i anayasanın üstünde görebilme hakkının bulunduğunu belirten akademisyen, şiddete başvurmadan fikri özgürlüklerinin sınırının oldukça geniş olduğunu kaydetti.
CİHAN