Avrupa’da ve özellikle Almanya’da ihtiyaçların ve yaşam şartlarının değişimi sebebiyle müslümanlara yönelik Manevi Bakım (Almanca Seelsorge; İngilizce Spiritual Care) projeleri inşa edilmeye çalışılıyor. Hristiyan Manevi Bakım personelleri Müslümanlarla karşılaştıkları zaman farklı sıkıntılar çekebiliyorlar. Dil konusu bazen sıkıntı olabildiği gibi, asıl sıkıntı kültür ve din anlayışında yatıyor. Karşıdakinin kültür sistemi ve inançları bilinmediği zaman Manevi Bakım hizmeti vermek de imkansızlaşıyor.
Bu sebeplerden dolayı genelde Hristiyan kurumlar tarafından Müslüman cemaatlere yönelik İslami Manevi Bakım hizmetleriyle ilgili başvurular geliyor. Fakat Müslüman toplumlarda kurumsallaşmış ve profesyonelleşmiş Manevi Bakım hizmeti sunulmadığı için, yaklaşık 10 senedir Avrupa ülkelerinde farklı projeler ile İslami kurumlarla beraber Müslüman Manevi Bakım uzmanları yetiştirilmeye çalışılıyor.
Bu bağlamda Almanca olarak hazırladığımız “İslam’da Manevi Bakım. Almanya’da İslami Manevi Bakım“ (Almanca kitap olarak “Seelsorge im Islam–Theorie und Praxis in Deutschland“) doktora tezinde Almanya’da 119 İslami Manevi Bakım projesini inceleme imkanı bulduk. Konuyla ilgili ilk empirik araştırma olan tezimizde hastane, acil yardım hizmetleri, hapishane, telefon hizmeti, yaşlılara yönelik hizmetler, mülteci hizmetleri, cami, psikiyatri, internet alanlarında ve Alman ordusunda İslami Manevi Bakım projelerini araştırdık. Hem Müslüman Manevi Bakım personellerini yetiştiren ve eğitenlerle hem de bu hizmeti bizzat sunanlarla söyleşiler gerçekleştirdik.
Eğitim müfredatları da karşılaştırıldı. Ardından Danimarka, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Türkiye ve ABD’de İslami Manevi Bakım projeleri tez için incelemeye alındı ve karşılaştırıldı. Tezin teorik ve teolojik altyapısı için Kur’an ve Hadisler’de İslami Manevi Bakım temelleri ortaya koyuldu, Müslüman toplumlarda kültürel yapı ve tarihsel gelişme analiz edildi ve ayriyeten Hristiyan Manevi Bakım’ın tarihçesi ve kavramsal ve teolojik yapısı ele alındı. Tezin ana hedefi ise İslami Manevi Bakım için bir sosyolojik ve teolojik taslak sunmak idi.
İslam’ın temel kaynaklarının araştırıldığında İslam’da kavram olarak Manevi Bakım’ın olmadığını, fakat içerik olarak elbette bu hizmetin ciddi bir şekilde avam tarafından gerçekleştirildiğini tarihsel olarak tespit etmek mümkün. Özellikle Peygamber Efendimiz’in (asm) sünnetinde birçok manada Manevi Bakım hizmeti mevcut. Hristiyanlıkta bu hizmet kurumsallaşmış ise de İslam dininde –ayrıca Yahudilik’de de– kurumsallaşma ve profesyonelleşme gerçekleşmemiş.
Analiz edilen ülkelerde İslami Manevi Bakım projeleri özellikle hastane, hapishane ve acil durum hizmetlerinde adapte ediliyor. En çok bu alanlarda ihtiyaç duyuluyor. Diğer alanlarda ise çok az sayıda hizmet sunuluyor.
Tüm bu araştırmaların sonucu olarak İslami Manevi Bakım’ın daha yeni başladığını, yapılanmayı sağlıklı gerçekleştirebilmek için profesyonelleşme ve kurumsallaşma için içerik ve kalite standardları belirlenmesi gerektiği ortaya çıktı. Özellikle Müslümanların çoğunluklu olarak yaşamadığı ülkelerde İslami Manevi Bakım’ın kimin sunacağı (örneğin hangi kuruluşun) ve finansal kaynak nereden elde edileceği henüz cevaplanmamış hayati sorular arasında.
Profesyonelleşmeye giden yolda, mutlaka İslami Manevi Bakım’ın ne olduğu tartışılmalı ve kriterler belirlenmeli. Çünkü araştırdığımız projelerde bazen temelden farklar tespit ettik. Bazı projelerde Manevi Bakım uzmanları aylarca bir eğitimden geçerken, başka projelerde çok kısaltılmış veya hiç bir eğitim vermeden Manevi Bakım ile ilgili kişiler görevlendiriliyor. Yine bazı projelerde Manevi Bakım için olmazsa olmaz olan birebir kişisel görüşmeler uygulanırken, özellikle hapishanelerdeki Manevi Bakım hizmetlerinde neredeyse hiç birebir görüşmelerin olmadığı, sadece grup halinde görüşmelerin yapıldığı tezimizde ortaya çıktı. Profesyonelleşmeyi engelleyen bir başka sorun ise Manevi Bakım hizmetini sunan uzmanların bunu gönüllü olarak, yani ücret almadan asıl iş saatlerine ek olarak yapmaları. Bu ise sunulması gereken hizmeti oldukça sınırlıyor.
Elbette var olan problemlerin bir çoğu finansal kaynaklı, dolayısıyla finans kaynağı çözülmeden, profesyonelleşme ve kurumsallaşma yolunda ciddi adımlar atmak zor olacaktır. Böyle bir hedefe ulaşabilmek için Avrupa’daki mevcut İslami çatı dernekleri yapısal olarak müsait olsa da, uzmanlık ve personel açısından tek başına kaldırabilecekleri ve gerçekleştirebilecekleri bir konu değil.
Bu bağlamda çözüm olarak, Avrupa’da çok yaygın olan Sosyal Yardım Kuruluşları sistemine uygun olan bir Müslüman Sosyal Yardım Kuruluşunun kurulmasu daha uygun görünüyor. Hristiyan kiliselerinin de böyle kurumları olduğu, ve bu kurumlarda çalışan elemanlarının neredeyse hepsinin maaşlarının vergilerle ödendiğini düşünürsek, finans sorusu da belki bir nebze çözülmüş olabilir.