Avukat Necdet Doğanata İzmir barosuna Said Nursi'yi anlatmıştı

Bediüzzaman Hazretlerini karşılayan gurubun içinde yer alan Doğanata, İzmir barosuna şikayet edilmişti

Ahmet Bilgi’nin haberi:

RİSALEHABER-Geçtiğimiz hafta sonu vefat eden Avukat Necdet Doğanata Bediüzzaman Hazretlerinden dava vekaleti almıştı. 1960’ta İstanbul’da Bediüzzaman Hazretlerini karşılayan gurubun içinde yer alan Doğanata, o olayın ardından İzmir barosuna şikayet edilmişti. Doğanata, İzmir Barosuna bir mektup yazarak Bediüzzaman Hazretlerini savunmuştu. Araştırmacı Mustafa Köfkeci, Doğanata’nın yazdığı mektubun orjinalini Risale Haber’le paylaştı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1957 yılında mezun olan ve bu arada Bediüzzaman'dan vekalet alan Necdet Doğanata, Risale-i Nur davalarına da avukat olarak girmişti. Ömer Özcan'ın Ağabeyler Anlatıyor kitabında: "1960 senesinde Üstad Hazretleri, vefatından üç ay kadar evvel İstanbul'daki Beyrut Palas Oteli'ne gelmişti. O zaman biz diğer kardeşlerle beraber karşıladık ve gazetecilerin fotoğraf almaması için şemsiye altına aldık. O sırada gazetecilerin çektikleri fotoğraflarda ben şemsiyenin dışında kaldığımdan açıkça çıkmışım. Gazeteler bu fotoğrafı neşrettiler. Ayrıca biz Av. Bekir Berk ve Av. Hüsameddin Akmumcu olarak üç avukat aynı otelde Üstad hakkında bir basın açıklaması yapmıştık. Tabii bu da gazetelerde yer aldı. Bunları gazetelerde gören İzmir Halk Partisi Gençlik Kolu Başkanı Kemal Önder, beni üyesi olduğum İzmir Barosu'na şikâyet etmiş. Barodan benim savunmamı aldılar. Ben hiçbir taviz vermeden savunmamı yaptım. Sonra iş beş sene kadar sürdü, zamanaşımından dava düştü. Hadiseyi duyan Av. Bekir Berk Ağabey de bunu Üstad'a duyurmuş. İşte o zaman Üstad Hazretleri, bana hemen bir vekâletname göndererek beni muhafaza altına almış oldu" diye hatıralarını anlatmıştı.

Avukat Necdet Doğanata’nın da karşılayanlar arasında bulunduğu Bediüzzaman’ın İstanbul’a geliş haberini yaygarayla verenlerden Akşam Gazetesinin manşeti şöyle:

Avukat Necdet Doğanata’nın İzmir Barosuna göndermiş olduğu 7 sayfalık savunmasının orijinal bir nüshasında cesaretle, korkusuzca ve beliğ bir şekilde kaleme alınan bu uzun savunmanın ilk paragraflarında şu ifadeleri okumak mümkün:

Necdet Doğanata-Avukat
Kemeraltı Camii karşısı No:8 İzmir
Baro Başkanlığına- İZMİR

5 Şubat 1960

Baronuz avukatlarından Kemal Önder’in hakkımda başkanlığınıza yapılan ve sureti tarafıma tebliğ edilen dilekçesine cevaptır.

Adaletin ve adalet mensuplarının her şeyden evvel mutlak beyyinelere istinad etmesi adaletin vekarına yakışır bir keyfiyet iken, sayın arkadaşımızın her şeyi yapabilir ve yaptığı iftiralardan dolayı sorumlu tutulmayabilir bulunan gazete yaygaralarını bir kat’i delil gibi ele alarak ve müphem ve manası üzerinde ilmî ve hukukî işlem yapılmamış olan bazı kelimeleri kendine siper ederek maalesef bir sürü iftiraların aktörü halinde hareket ettiği görülmektedir. Evvela Türkiye’de gericilik denilen mahiyeti sarahatle tayin edilmiş ve kanuni müdevvenata girmiş bir hukuk formülü yoktur. Eğer memleketi Moskova ruhunun inkârcılığına sürüklemek isteyen ve vicdanı ve vicdan hürriyetini red ve tenkil davasını kendilerine bayrak yapan malum hizbin avukatlığını yapıyorsa ve onlar tarafından vatandaşlar aleyhine mütemadiyen yaygara halinde yapılan isnadları her yerde geçer akçe gibi iftiracılık zihniyetini hakim kılıyorsa, sayın arkadaşım, davasının tamamen mesnetsiz ve asla hakikate uymayan bir vakıa olduğundan gafil kalıyor demektir.

Bediüzzaman denilen zat bir Türk vatandaşıdır. Sayın arkadaşımın taraf tuttuğu vicdan hürriyetinin inkarcıları tarafından yazdığı İslami eserler yüzünden defalarca tahtı mahkemeye ve fekat her defasında tertemiz ve alnı açık çıkmış bir alimimizdir.Halen ise Emirdağında ve Isparta’da ikameti ihtiyaridir. Ve asla bu nevi bir mahkumiyet altında değildir.

Savunmanın 7.sayfadaki son paragrafı ise aşağıdaki paragrafla bitiyordu:

Laikliği, yani vicdani kanaatlerde serbest olmanın her nev-i müdahaleden azade olması keyfiyetini esas prensip olarak kabul eden bir memlekette inanmayanların vicdani kanaatlerine bir kimsenin karışması hak dışı bir vakıa olduğu gibi inanan muazzam bir ekseriyetin temiz kanaatlerine müdahale etmek de ve onu suçlandırmaya, kötülendirmeye yeltenmek hakiki bir gaddarlığın ifadesidir ki, böyle bir hüzün verici bir vakıatı Baro gibi adalet ve hak temsilciliği vazifesiyle mükellef bir camiaya aksettirmekten; her haysiyetli şahsın düşeceği ızdırap sonsuz olmak icap eder.
Asıl şayanı teessür olan nokta, sayın arkadaşımızın partilerine ait siyasi maksat ve idealler baro gibi tarafsız olması zaruri olan bir hak müessesesini bu vesile ile alet etmek istemesidir. Bunun takdirini ve takip edilen maksatların baronun şerefini ve hakikatin haysiyetini ne derece istismar eder bir durumda olduğunu takdirine arz ediyorum.

Avukat Necdet Doğanata

Ne garip bir tecellidir ki onu şikayet edenlerin ve savunduğu davanın nurunu söndürmeye çalışanların isimlerini bugün ne bilen var ne de haklarında bilgi kırıntısı ulaşabilmek mümkün… Başta eğitim olmak üzere iman ve Kur’an davasına gönül vermiş merhum Avukat Necdet Doğanata gibi avukatların, önden giden ağabeylerimizin ve büyük Üstadımızın isimleri ise dünya çapında hatırlanmakta ve arkalarından binlerce Fatihalar halen gönderilmektedir.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Bediüzzaman Haberleri