Bursa Bediüzzaman Platformu'nun düzenlediği “İttihad-ı İslam” “Birlikte Yaşamak” Paneli, Miraç kandili gündüzü Tayyare Kültür Merkezi'nde gerçekleşti. Ülke ve dünya gündemini ciddi ilgilendiren konunun Cuma namazı sonrası başlaması ve ikindi namazı öncesi bitmesi; latif bir tevafuk olduğu gibi “ittihadın” nerede gerçekleşeceğini gösteren en belirgin gösterge.
Namaz ve cami; madde ve manada ittihadın gerçekleşme merkezi ve akış mihveri. Bu derinlik ve bütünlük yoksa ittihad kuru bir laftan öte ne olabilir?
Ecdat onun için olsa gerek camiyi merkeze almış, etrafına; medrese, hamam, çarşı vs. yapmış. Bunun içteki karşılığı kalptir, kalbi ayakta tutan namaz ve onun hakikatidir.
Camiden çıkan panele geldi, panelden çıkan camiye gitti. İşler ve zaman tanzimi ekseriyet itibariyle bu şekilde gerçekleştirme çabasına girilir ve gayretle artarak sürdürülürse; ne Kudüs esir kalır, ne başka bir yerde bir İslam coğrafyası işgale uğrar, ne de dünya böyle olur.
Dünyanın Kayyumu Müslümanlardır, Müslümanların Kayyumu da namazdır. Bu sade gerçekliğin yaşanırlıkla hayata yansıması durumu en öncelikli gündem. Sonrası; kolaylığın zorluğa hâkim olması, sulhun dünyayı kapsaması.
Selahaddin-i Eyyubi Miraç gecesi Kudüs’ü tekrar geri alır. Büyük fetihlerin zaman adresi değil midir bu?
Ayasofya hangi kandil gecesi açılacak da gönül kandilimiz yeni fetihler için yanacak? Biz neye hazırız, bize hazırlanan nedir? Gayba iman ederiz; lakin kusurlarımız ortada, noksanlıklarımız aşikâr; yapmamız gereken de belli.
Tarihte Yahudilerin kurduğu devletler 80 yıl yaşamış! 70 yaşında yaşayan devletin ömrü 10 yıl var mıdır, daha fazla mıdır, daha da az mıdır? En yetkili ağız hedefimiz 100 yıl demesi; kehanet değil gerçekliğin itirafı.
Fikren, kalben birleşen Müslümanlar İsrail’e bir şey yapmasa bile kendi kendilerini yiyip bitirecek İsrail oğulları. Fitne ile ayakta duran devlet, terörle besleniyor.
Dünya ipine sımsıkı sarılmıştan ne medet umar Müslüman? Allah’ın ipi Kur’an ve Sünnete uymak ve o hakikatle hayatını tanzim etmek varken. Gökten kopmuşların peşinden gitmek akrep yuvasına girmek değil midir?
Zahir sebepler umut verici değilken, batında akan umut nehri her daim çağlamaya devam ediyor. Hadiselerin evveli ahirinin ne olacağını gösteren bir delil değil mi? Hani Firavun, hani Haman, hani Karun nerede?
Gönül frekansı nerede, akıl nereye meylediyor, vicdan nereye bakıyor; imtihan içre imtihan, bugünün en büyük cihadı “İttihad-ı İslam”. Dünya fitne mayınları ile dolu, fısk bombaları ardı ardına patlıyor; toplanma yeri ve şekli belli; cami ve namaz.
Mescidi Aksa ve Ayasofya başka nasıl hür olur, dünya sulhu başka nasıl gerçekleşir? Müslümanlar gerçekten Mü’min olduğunda; Firavunların, Hamanların, Karunların yeri akrep yuvalarına geri dönüştür! Yeryüzü onların değildir artık, hâkim olan sulhtur.
İçimizdeki Eyyübiyi, Ömer yanımızı bir uyandırabilsek belki hadiseler daha da hızlanacak.
İstifade ile dinlediğim panelde öğrendiklerim ve bende uyandırdığı düşünceyi bir nebze paylaşmak istedim vesselam.