Berrin Haberveren'in haberi
Araştırmacı-yazar Murat İrfan Ağcabay, Ayasofya’nın dünyanın en önemli merkezlerinden biri olduğu görüşünde. Dünya düzenini değiştiren olaylar yaşandığında Ayasofya’nın kubbesinin zarar gördüğünü söyleyen yazar İstanbul’da savaş çıkartacak sayıda kutsal emanet bulunduğunu iddia ediyor.
İstanbul güzelliği kadar efsane ve sırlarıyla da konuşulan bir şehir. Öyle ki yüzyıllardır hakkında yüzlerce hikaye anlatılmış, kitaplar yazılmış. İşte o kitaplardan en yenilerinden biri araştırmacı-yazar Murat İrfan Ağcabay’ın kaleme aldığı İstanbul’un Kadim Sırları... Ancak bu kitabı benzerlerinden ayıran önemli bir fark var. Ağcabay sadece efsaneleri, İstanbul’daki önemli yapılarla ilgili bilgileri aktarmakla kalmıyor aynı zamanda ley hatlarından arkeometriye, geomansi’den eşik muhafızlarına pek çok bilinmeyen kavramı açıklıyor.
İstanbul’un tarih içinde aldığı en önemli isimlerden birinin ‘Yeni Kudüs’ olduğunu hatırlatan Ağcabay, bu şehrin değerinin farkına varılırsa dünyanın merkezi olacağını iddia ediyor: “İstanbul sanıldığından daha büyük, muazzam hatta dehşet verici bir kent. İnsanlar Kudüs için birbirine girerken biz Yeni Kudüs’ün üstünde yaşıyor ama buradaki kutsal emanetlerin hiçbirini bilmiyoruz. Kitapta Kutsal Kase’den ahit sandığına yüzlerce kutsal emanetin İstanbul’da bulunduğunu, kaybolduğunu ve hala burada olabileceğini iddia ediyorum. Bunlar dünyada savaş çıkarabilecek eserler.”
Peki ama bu kadar önemli eseri ve yapıyı içinde barındıran İstanbul’un en önemli yapısı hangisi? Ağcabay sorumuzu “Ayasofya” diye yanıtlıyor ve Ayasofya’nın bulunduğu alanın yüzyıllar öncesinden gelen bir çekim merkezi olduğunu anlatıyor: “Dünya paralel ve meridyenler gibi izafi bir takım koordinatlardan, enerji ağından oluşur. Bu ağların kesişme noktaları ise sunak, kilise, dikilitaş, cami gibi yapılarla işaretlenmiştir. İşte Ayasofya bu kesişme noktalarının en önemlilerinden birinin üzerinde... Buranın temel kazılarında da birçok ilginç olay yaşanmış ve kayıtlara geçmiş. Hatta kazıda ortaya çıkan bir kapı açıldığında içeriden yeşil bir ışık gelen mekandan söz edilir. Yeraltı şehirleriyle ilgili bilgilerle de desteklenir bu. İnşaat sırasında üzerinde yazılar bulunan bir yapı bulunduğu, bu yazıyı okumak için dört yönden bilgelerin çağrıldığı ama bunların da yazıyı okuyamadıkları ve o yapının muhafaza edilerek Ayasofya’nın üzerine inşa edildiği de tarihi kayıtlarda var.”
Kapısının üzerinde tabut var
Ağcabay Ayasofya’nın kendi içinde de pek çok hikaye barındırdığını anlatıyor. Bunlardan biri Kızkulesi ile bağlantılı... Kahin imparatora kızının bir yılan tarafından sokulup öleceğini söyler. Prenses Kızkulesi’ne kapatılır ama sonunda getirilen meyve sepetinin içindeki yılan onu zehirler. İmparator gömülürse yılanlara yem olacağı düşüncesiyle kızını pirinç bir tabuta koyar, tabut da Ayasofya’nın giriş kapısının üzerine yerleştirilir. Tabutta iki delik vardır, rivayete göre yılan tabutu delip kızı öldükten sonra da sokar. Ağcabay bu tabutun Ayasofya’nın giriş kapısından girince kapının üzerinde olduğunu söylüyor.
Ayasofya’nın aslında bir tapınak değil semboller dizgesi olduğunu savunan Ağcabay bu tezini şöyle destekliyor: “Ayasofya plan itibariyle yeryüzünü, dünyayı sembolize eder. Kare planlıdır. Buradaki bütün fresklere baktığınızda kutsal kişi kare bir kutuya basar. Bu “Ayaklarım yerde başım gökte” anlamındadır. Kubbe ise gökyüzünü evreni temsil eder. Bu kubbeyi destekleyen dört ana güç vardır. Bu, kimine göre dört melek kimine göre dört element olur. Ayasofya’nın kubbesinin zarar görmesi evrensel düzeyde değişimi sembolize eder. Önemli tarihlerde kubbesi zarar görmüştür. Örneğin Hz. Muhammed’in doğduğu gün kubbesi çökmüştü. Yıllar sonra İstanbul depremi sırasında yine kubbe çöktü. Ayasofya’nın böyle bir misyonu bulunduğunu, kubbesinin hasar görmesinin yeni bir dönemi işaret ettiğini düşünüyorum ki biliyorsunuz kubbenin bugün de zor durumda olduğu gündemde.”
Star