Aynı Ruhu Taşıyanlar !

Muhammed Numan ÖZEL

 

 

 

Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar. Evet, bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam velev zihnen olsun, ister ki; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. İşarat-ül İ'caz ( 145 )

İnsanlık tarihinde daima ittifak ve ittihadlar kurulduğuna şahit olmaktayız. Bu paktların sebeblerine baktığımızda ise; zafiyet, ihtiyaç, meyiller.. gibi sebebler bulunmaktadır. Ortak noktaların nazara alınmasıyla kurulan ortaklıklara ittihad farklılıkları nazara vererek birliktelik kurmak ise ittifak manasına gelmektedir.

“Aynı dili konuşanlar değil aynı hissiyatı paylaşanlar anlaşır.”

Bu kelama baktığımızda ortak zeminde buluşabilmek aynı hissiyatı paylaşmaktan, taşımaktan, aynı halet-i ruhiyeden geçmektedir. İnsanın mahiyetine baktığımızda ise halet-i ruhiyesine muvafık ve mutabık eşhasla teşrik-i mesai edebilmektedir.

Zaten insanın maddi ihtiyaçlarını yerine getirip tedarik edebilmesi öncelikli olarak sağlam irade, zihin, his ve latifeden geçmektedir. Bu dört hâssâ ise vicdan ve ruh’un müşterek alt yapısıdır. Vicdanın anasır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, latife-i Rabbaniye, herbirinin bir gayat-ül gayatı var: İradenin ibadetullahtır. Zihnin marifetullahtır. Hissin muhabbetullahtır. Latifenin müşahedetullahtır. Takva denilen ibadet-i kâmile, dördünü tazammun eder. Şeriat şunları hem tenmiye, hem tehzib, hem bu gayat-ül gayata sevkeder. Hutbe-i Şamiye ( 136 )

Bir insanda Zihin, His, İrade, Latife-i Rabbaniyenin tam olarak kemâle ermesiyle Takvâ hâsıl olmaktadır. Aksi hâlde ise takvâdan söz edilmesi mevzubahs değildir.

Aynı hissiyatı taşıyan kimseler arasında ülfet, ünsiyet, muhabbet hasıl olmaktadır. Ruhen aynı manada olanlar birbirlerini taklit edebililer ve anlayabilirler. Risale-i Nur Derslerine iştirak eden kardeşlerimizle karşılaştığımızda veya derslere iştirak ettiğimizde aramızda maddi bir ticaret olmamasına rağmen muhabbet muhabbet üzerine devam etmektedir. Bu mevzuya dair

●“insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcud bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.” İşarat-ül İ'caz ( 145 )

Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı gibi) bir et parçası değildir. Ancak bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma'kes-i efkârı, dimağdır. Binaenaleyh o latife-i Rabbaniyeyi tazammun eden o et parçasına kalb tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki; o latife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı hizmet, cism-i sanevberînin cesede yaptığı hizmet gibidir. İşarat-ül İ'caz ( 77 )

●Kalb ile vicdan, mahall-i iman. Sözler ( 732 )

Kalb imanın mahalli olduğu gibi, en evvel Sâni'i arayan ve isteyen ve Sâni'in vücudunu delailiyle ilân eden, kalb ile vicdandır. Zira kalb, hayat malzemesini düşünürken, en büyük bir acze maruz kaldığını hisseder etmez, derhal bir nokta-i istinadı; kezalik emellerinin tenmiyesi (nemalandırmak) için bir çare ararken, derhal bir nokta-i istimdadı aramaya başlar. Bu noktalar ise, iman ile elde edilebilir. Demek, kalbin sem' ve basara hakk-ı takaddümü vardır. İşarat-ül İ'caz ( 77 )

 

Tefekkür eden adam velev zihnen olsun, ister ki; birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. İşarat-ül İ'caz ( 145 )

Derslerimizde yaptığımız müzakereler, fikir teatileri, mütealalarımız ve bundan hasıl Latife-i Rabbaniyenin tatmin olması neticesinde hasıl olan haz-ı nefs ise bizleri manen birbirimze rabtetmektedir.

Nitekim: “ekber-ül kebair ve mubikat-ı seb'a tabir edilen günahlar yedidir: "Katl, zina, şarab, ukuk-u vâlideyn (yani kat'-ı sıla-yı rahm), kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid'alara tarafdar olmak Barla Lahikası ( 335 )”

Burada ekber-ül kebairi üstadımız tadad etmektedir. Rahim Ahirete bakar, Rahman Dünyaya..

Bizlerde Kat’ı-ı Sıla-yı Rahim tabirinden ahrette de devam edecek olan kardeşlik manasını anlamaktayız. Bizlerin Risale-i Nur Dairesinde ittihad etmemiz ve ittifaki noktalarda birleşmemiz de Rahim ismine bakar. Aslolan din kardeşliğidir. Nice kanardeşleri vardırki gördükleri Ahiret kardeşliği karşısında hayran olmaktadır. Kankardeşliğinden daha öte görmektedir.

Bizlerde imani mevzularda tekemmül ederken bu yolda tefekkürümüzü, hayalimizi, fehmettiğimiz manaları, ideallerimizi birisiyle paylaşmak isteriz taki tefekkürümüze tekemmül verecek veya başka bir renk verecektir. Vahdaniyet itibariye okunan metinler aynı lakin Ehadiyet itibariyle alınan manalar farklılar az etmektedir. Her renk aynı değildir. Ya renk veya ton itibariyle farklılar tezahür eder. Nurlarla nurlanan herkesin de bir rengi vardır. Bu farklı renk ve suretlerin ahenginden ebruli manalar çıkarak Zihin, his, irade, latife-i Rabbaniye hissesini almaktadır.

Buna ses dersek şayet farklı aletlerin ahenginden armoni hasıl olur. Ruh’un cinsiyeti yoktur Bedenin vardır. Aynı haleti taşıyan kimselerin imtizacı Ruh karabetindendir.

Ruhların karabeti nisbetinde irtibat ve imtizaç da sağlam olur.

Kalbin mahiyeti imandır.

İmanın mahiyeti sıdktır.

Hz. Ebubekirin temsil ettiği Sıdktır. İnsanı sadık yapan hakikate sıdk ile temessüküdür. Hz. Ali ilim’i temsil eder. Yani bir insan bir yola sıdk ile girmesi ilim ile girmesinden daha ehemmiyetlidir. Nice amiller ilmiyle helak olup dalalete düşmüştür. Bel’am Bin Bahura buna Kur’andan misaldir. Ama hakikata sıdk ile temessük edenler dalalete düşmemiştir.

Hizmet de bir takım ahengidir. Hadim-i Nuriye de münasip ve ortak hareket etmesiyle hizmet edebilir. İnsanın fıtratı ferdiyeti değil cem’iyeti yani ortak hareket etmeye meyillidir. İştirak-i amal-i uhreviye mesleğimizde bir esas olup bu mevzuma tam bir nümunedir. Ferdi hareket etmek ise bir çok hatanın sebibidir. Cemaat halinde hareket etmek ise muzafferiyetin daha kolay olmasına sebebdir.

Bizlerde halet-i ruhiyesi bizimle aynı olan kardeşlerimizle irtibat kurmamız daha samimi olmamız, ihtilat ve muhabere halinde olmamız da bu sırdandır.

Bizler Hizmetle Muvazzafız, Mükellefiz. Netice ile değil. Bu Nurlu hizmette bizleri birleştiren Allah-u Zülcelal'den niyazım: Haşirde de Liva-yı Muhammedî (A.S.M.) altında Haşr ü Cem' Olmaklığımızdır. Barla Lahikası (218)

Selam ve dua ile

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.