Ali Taş'ın yazısı
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi (ra), İhlas Risalesinde; ihlasın dinimizdeki önemini ve çok mühim bir esas olduğunu anlatıyor; ayet ve hadisten sonra, mühim ve müdhiş bir sual diye başlayıp; “Neden ehl-i dünya, ehl-i gaflet, hattâ ehl-i dalalet ve ehl-i nifak rekabetsiz ittifak ettikleri halde; ehl-i hak ve ehl-i vifak olan ashab-ı diyanet ve ehl-i ilim ve ehl-i tarîkat, neden rekabetli ihtilaf ediyorlar? İttifak ehl-i vifakın hakkı iken ve hilaf ehl-i nifakın lâzımı iken, neden bu hak oraya geçti ve şu haksızlık şuraya geldi?” diye soruyor.
Cevabını da veriyor,
"Bu elîm ve feci' ve ehl-i hamiyeti ağlattıracak hâdise-i müdhişenin pek çok esbabından, yedi sebebi beyan edeceğiz.” diyor ve sebeplerini sayıyor. Bu risalenin önemine işaret için, laakal her onbeş günde bir okunması gerektiğini belirtiyor.
“Tenbih: Bu mübarek Isparta'nın medar-ı şükran bir hüsn-ü tâli'idir ki, ondaki ehl-i takva ve ehl-i tarîkat ve ehl-i ilmin -sair yerlere nisbeten- rekabetkârane ihtilafları görünmüyor. Gerçi lâzım olan hakikî muhabbet ve ittifak yoksa da, zararlı muhalefet ve rekabet de başka yerlere nisbeten yoktur” diyerek oradaki nisbeten müsbet durumu da not ediyor.
Üstad, risalelerde ve lahika mektuplarında dar ve geniş dairede birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır.
Risale Haber sitesi yazar ve okuyucularının her biri bu konuda benden çok daha bilgili ve bana ders verebilecek durumda olduğunu düşündüğüm için, bu hususu fazlaca açıklamaya gerek görmüyorum.
Üstadımızın ikazlarına rağmen, nur talebeleri olarak çok sayıda gruplara ayrılmış durumdayız. Maalesef gruplar arasında zararlı rekabet ve muhalefet de olabiliyor. Bu ayrılık durumu, hizmet aşk ve şevkimizi kırıyor, dolayısıyla psikolojimizi ve hizmetlerimizi olumsuz yönde etkiliyor.
Enfal Suresinin 46. ayetinde “Allah'a ve Resûlüne itâat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de (size heybet veren) rüzgârınız (kuvvetiniz) gider; o hâlde sabredin! Şübhesiz ki Allah, sabredenlerle berâberdir.” (Hayrat Neşriyat meali) buyurulduğu üzere, ayrılık ve zararlı rekabet, müslümanların imajlarını bozuyor. Ayetin ifadesiyle rüzgârımız gidiyor.
Dışarıdan insanlar da, “Kur’an'da, Risale-i Nur’da, İhlas-Uhuvvet Risalelerinde bir ve beraber olunması gerektiğine ilişkin çok açık uyarı ve ikazlar varken, bu ayrılık neden?” şeklinde düşüncelerle cemaate bakıyor. Cemaatler ve Kur'an hizmetine olumsuz nazarla bakılmasına neden oluyor. Bu durumdan, rahatsız olmayan nur talebesi olmadığını söylesek, sanırım hata etmiş olmayız.
Diğer yandan, nur talebesi guruplarından birinde veya nur talebesi gurubu olarak ortaya çıkan bir grupta yaşanan bir olumsuzluktan doğan sıkıntılar, diğerlerine de sirayet ediyor. Birleşik kaplar gibi birbirini etkiliyor.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da benzeri şekilde sıkıntılar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Daha geniş dairede, İslami gruplardan herhangi birindeki bir olumsuzluk, diğer İslami grupları da etkiliyor.
İhlas Finans Kurumu’nun iflası sonrası, bütün faizsiz finans kurumları büyük bir sarsıntı geçirdi ve sıkıntı yaşadılar. Birçok Müslüman da orada paralarını kaybetti veya uzun süre sonra alabildi.
Dinimizi alet ederek haksız çıkar sağlama, İslami cemaatleri kötüleme ve itibarlarını kırma amacına yönelik kötü niyetle kurulan dernek veya vakıflar, kişiler de ortaya çıkabiliyor. Yakın geçmişte 28 Şubat sürecinde birçok örneklerini yaşadık ve gördük, halen sureti haktan görünüp tahribat yapmaya çalışanlar da yok değil.
Bu tür olaylar her alanda olabiliyor. Ekonomi dünyasında ülkeler, firmalar ürettikleri ürün ve hizmetlerini, haksız rekabet, taklit ürün ve hizmetlerin oluşturacağı olumsuz imaj ve ortaya çıkaracağı zararlardan korumak için birtakım standartlar oluşturmuşlar, TSE, CE, İSO 9000 vb. yasal tedbirler de almışlardır.
Yapılmakta olan dini hizmetlerin de, sarsıntı, türbülans, yol kazası yaşamadan, istikrarlı biçimde devam edebilmesi için, dini hizmetlerde de böyle bir standarda ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bu standardı, dini hizmet gruplarının bir araya gelerek oluşturacakları bir federasyon sağlayabilir.
Bazı vakıflar ve derneklerin bir araya geldiği federasyon niteliğinde birlikler var ise de, bizim üzerinde durduğumuz şekilde bir federasyonun olmadığını düşünüyorum.
Oluşturulacak federasyon, dini hizmet grupları arasındaki bölünmüşlüğü ve ayrılıkları bir derece ortadan kaldırabileceği gibi, yardımlaşma ve dayanışmayı da kolaylaştıracağı, İslami hizmet grupları ve cemaatlerin imajını da olumlu şekilde etkileyeceği, daha sonra diğer ülkelerdeki grupların da federasyona dahil olması ile uluslar arası bir kurum olarak hizmetine devam edebileceği düşünülebilir.
Irak ve Suriye’de ortaya çıkan ve yabancı ülkelerce paravan olarak kurulmuş olan ve İslam dinini diğer insanlar nazarında kötülemek amacı taşıyan ve birçok müslümanın da dine hizmet edeceği düşüncesi ile onlara katıldığı İŞİD, Afrika’da Bokoharam vb. grupların taraftar toplayabilmesinde, İslam'a zarar vermesi ve haksız çıkarlar elde etmesinde de, belirttiğimiz şekilde bir federasyonun olmaması ve uyarı yapılmamasının da etkisi olduğu, Müslümanların merdiven altı tabir edilebilecek sahte gruplarla sahte olmayan gerçek hizmet gruplarını ayıramayıp, sahtelerine yönelebildikleri, dolayısıyla sıkıntı da yaşadıkları düşünülmektedir.
Bu federasyonu oluşturabilmek için, öncelikle Nur Talebeleri arasında bir birliğin sağlanması, nur talebelerinin tamamı dahil olmasa dahi önce birkaç grup bir araya gelip, bu federasyonun çekirdeğini oluşturabilir. Daha sonra katılmak isteyen diğer hizmet grupları da, federasyonun uygun görmesi ile federasyona katılabilirler. Bu federasyon sadece nur talebelerinin önemli kısmının birliğini sağlasa dahi çok büyük bir hizmeti yerine getirmiş olur.
Seminer, panel gibi faaliyetlerle bu oluşumun fikir olarak altyapısı oluşturulabilir.
Şu anda, her grup kendisi birtakım vakıflar, yayınlar vb. faaliyet araçları oluşturmuş olması nedeniyle, kimseye "sen vakıflarını, yayınlarını vb. bırak ta bize katıl" demek mantıklı ve kabul edilebilecek yerinde bir teklif olmuyor. Teklifi malayutak olarak tabir edilebilecek bir teklif durumunda kalıyor. Bu nednle de, ayrılıklar sürüp gidiyor.
Ancak, bir üst çatı, federasyon çatısı altında birlik ve beraberlik sağlanması çok daha kolay olacaktır. Çünkü herkes aynı şekilde hizmetlerine devam edecek, federasyona bağlı olduğunu belirtmek için de, faaliyetlerinde tabiri caizse ferasyonun logosunu da kullanacaktır. Federasyon çatısı altında zamanla ilişkiler, muhabbet, ittifak, yardımlaşma güçlenecek ve suni ayrılıklar da ortadan kalkacaktır.
Federasyon dini duyguları kullanarak haksız çıkar sağlama amacına yönelik, sureti haktan görünüp dine zarar veren faaliyetler için de önemli bir engel olacaktır.
Kısaca Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “lâzım olan hakikî muhabbet ve ittifak”ın sağlanması yolunda önemli bir adım olacaktır.
Böyle bir federasyon, birçok meselemizin hallinde önemli görev ifa edebilir. Düzenlenecek, seminer, panel vb. çalışmalarla kurulacak federasyonun fikri altyapısı ve ilkeleri belirlenebilir.
Rabbimiz! Aramızdaki ayrılık ve bölünmüşlükleri ortadan kaldır, hep birlikte urvetül vüska ve kopmaz ipin olan Kur’an ve sünnete ittiba ederek, dinimizi gereğince ve razı olacağın şekilde yaşamamızı, hizmetlerimizi hizmet grupları ile hakiki muhabbet ve ittifak içinde, razı olacağın şekilde yapmamızı nasip ve müyesser eyle ve biz müslümanları sıkıntılarımızdan kurtar. Amin.