Sayın Ayşe Böhürler Hanımefendi, Risale mi yoksa Kur'an okumak mı sevap yazınıza, kırıldım kelimesi yetmez. Hele bir de o başınızdaki başörtüsü olunca...
Bediüzzaman Kur'an'ın köy meydanlarında yakıldığı bir dönemde "Kur'an'ımız yer yüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem diyen" bir insan. İngiliz müstemlekat nazırının "Bu Kur'an müslümanları elinden alınmazsa biz onlara hükmedemeyiz" sözlerini duyan Bediüzzaman, "ben de Kur'an'ın söndürülemez bir nur olduğunu dünyaya isbat edeceğim" diyen bir insan. Felsefeden ve fenden gelen itirazlara bu asrın gereği cevap veren bir insan.
Bütün eserlerinin başında Kur'an'dan ayetler var. Onlara yorumlar, tefsirler getiriyor. 25. Söz isimli eseri Mucizat-ı Kur'an'iye adını taşıyor. Ben onun yüzde onunu bile anladığımı söyleyemem. Lütfen bir okuyun.
Üniverisitede dindar olan birçok profesör dahi yüzeyden Kur'an okumasını bilmezken nerden manası üzerinde durabilsin? Bütün hayatı Kur'an'ın dört büyük esası olan "tevhid, ahiret, adalet ve ibadet" gibi rükünlerini izah ile geçmiş. Ona yapılan zulümler tarihimizin en büyük zulümleri. Hayatının 33 yılı sürgünlerde geçmiş. Hiçbir dünyevi ihtirası, siyasi talebi olmamış. Başkasının günahına ağlamış.
Böyle bir insanı yanlış izlenimler verecek cümleler ile kabrinde huzursuz etmek bana dokundu. Ama son yazınız ondan yaptığınız alıntılarla harika. Size şimdi teşekkür ederim. Şimdi bütün hücrelerim size bir sevgi ifadesi ile doldu. Sağolun var olun.
Müslümanların birbirine girdiği ve bütün değerlerin ayak altına alındığı bugünlerde Bediüzzaman'ı bu kavgaının arkasında tutuyoruz. Ben ki ömrüm onun davası uğruna geçmiştir. Olsun. Bir Kant için nice insanlar iki yüz yıldır çalışıyor. Bir artistin binlerce, onbinlerce hayranı varken böyle bir insana hayran olmamak bana yakışmaz.
Telakkileriniz ve son yorumlarınızdan dolayı sizi tebrik ediyor, elinize, dilinize, kaleminize sağlık diyorum muhterem efendim.