Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Amerikan Astım-Alerji ve İmmünoloji Akademisi Üyesi Doçent Dr. Cem Akın, dünyada 100 yıldan uzun süredir varlığı bilinen ancak hakkında çok fazla bilgi bulunmayan mast hücrelerini çözümlemeye çalışıyor.
Antalya'nın Beldibi beldesinde Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) tarafından düzenlenen 17. Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Kongresi'ne katılan Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Amerikan Astım- Alerji ve İmmünoloji Akademisi üyesi Doçent Dr. Cem Akın, AA muhabirine Harvard'da sürdürdüğü bilimsel araştırmaları hakkında bilgi verdi.
1870'li yıllardan beri bilim çevreleri tarafından varlığı bilinen, kemik iliğinde bulunan ve bağışıklık sisteminin bir parçası olan Mast hücreleri üzerinde 15 yıldır çalıştığını belirten Akın, bu hücrelerin insan vücudundaki görevinin henüz pek bilinmediğini hatırlattı. Son 5 yılda bu konuda büyük aşamalar kaydedildiğine işaret eden Akın, kemik iliğinde bulunan mast hücrelerinin mutasyona uğrayarak Mastasitoz hastalığına yol açtığını, bu hastalığın ise alerjik hastalıklarda yaşam kaybına (anafilaksi) yol açabilen sonuçlar doğurduğunu söyledi.
Doç. Dr. Akın, şöyle konuştu:
''Bayılma, şuur kaybı, soluk almada güçlüğe neden oluyor. Özellikle arı sokmalarından sonra görülebiliyor. Çocuklarda besin alerjilerinden sonra görülebiliyor. Bazen bu tür nedenler olmadan, bedensel egzersiz yaptıktan sonra, boşanma veya aileden birinin ölümü nedeniyle ani gelişen yoğun stres nedeniyle bu tür reaksiyonlara giren insanlar oluyor. Bazen de antibiyotik, penisilin gibi ilaçların kullanımından sonra görülebiliyor. Ben de anafilaksi hastalığını, vücudun neden reaksiyon gösterme ihtiyacı duyduğunu ve bunun mekanizmalarının neler olduğunu araştırıyorum.''
Anafilaksi geçiren hastalarda mast hücrelerinin mutasyonu olup olmadığını araştırdığında, yüzde 20- 25 hastada, mastasitoz hastalığında bulunan mutasyonları bulduğunu ifade eden Akın, ''Aynı araştırmayı Avrupa'da sürdüren bazı gruplar da, daha sonra bu bulguyu teyid etti. Böylece, bazı hastaların neden anaflaksiye eğilimli olduğunu açıklamak mümkün oldu. İleride bu tür hastaların bu eğilimini engellemek mümkün olabilir. Ancak bugün henüz elimizde böyle bir ilaç yok. Deneyleri sürdürülen ilaçlar var'' dedi.
Mastasitoz hastalığının teşhisinin de zor olduğuna işaret eden Akın, yapılan bir araştırmaya göre bir kişinin bu hastalığa yakalandığının teşhis edilmesinin dünyada ortalama 10 yıl sürdüğünü iddia etti. Akın, ''çünkü hiç kimse öncelikle bu hastalığı düşünmüyor. Yani hasta, yüz kızarıklığı, karın ağrısı şikayetiyle doktora başvurduğunda hiçbir doktor öncelikli olarak bu hastalığı düşünmüyor. Ben de tıp fakültesinde öğrenciyken bu hastalığın bize okutulduğunu hatırlamıyorum. Ondan çok daha nadir hastalıklar okutulmuştu. Onun için teşhisi de çok zor konuyor'' diye konuştu.
Doçent Dr. Akın, Amerika'da 20 yıl önceki rakamlara göre, mastasitoz hastalığının 10 bin kişide bir görüldüğünü belirterek, ''ama şu andaki rakamlara baktığımızda anaflaksi geçiren 4 hastadan birinde Mastasitoz hastalığının olduğu görülüyor'' dedi.
Mastasitoz'a karşı kişilerin kendilerini mümkün olduğu kadar kimyasal maddelerden ve radyasyondan korumak dışında yapabileceği fazla bir şey olmadığını ifade eden Doç. Dr. Akın, doktorların ise hastalarında, alerjik reaksiyona bağlı bayılma, şuur kaybı, soluk almada güçlük veya kaşıntı şikayetleri varsa Mastasitoz'dan şüphelenmelerini ve tetkik yaptırmalarını önerdi.
Haber 7