“Ve lein messethüm nefhatün min azabi rabbike le yegulenne ya veylena inna künna zalimin (Enbiya,46)”
Ayette mealen şöyle deniyor: ”Onlara Rabbinin azabından azıcık bir esinti bile dokunuverse, derhal: “Eyvahlar olsun bize! Gerçekten biz, kendimize yazık etmişiz” diye feryadı basarlar.”
Tarih boyunca dünyada yaşayan insanların başına bölgesel veya topluca çeşitli felaketler gelmiştir. Depremler, hortumlar, seller, tsunamiler, yıldırımlar, bulaşıcı hastalıklar ve savaşlar gibi musibetler yaşanmıştır.
Dünyanın yakından tanıdığı önemli salgınlardan biri veba salgınıdır ve farklı zamanlarda ortaya çıkmıştı. İlk salgında 25 milyon ve 2.salgında 100 milyon insanın ölümüne neden olmuştu. Diğer önemli bir salgın da kolera salgınıdır. İlk salgında 110 bin, 2.salgında 200 bin ve 3.salgında ise 1 milyon kişi ölmüştü.
1.Dünya savaşı sonlarına doğru çıkan ve dünyaya yayılan İspanyol gribinden yaklaşık 50 milyon civarında insan ölmüştü. Halbuki savaşta ölen insan sayısı 6-19 milyon arasına idi. Daha zalim bir savaş olan 2.dünya savaşında ise yaklaşık 60 milyon kişi hayatını kaybetmişti.
Dünya Koronovirüslerle ilk defa 1965 yılında soğuk algınlığı geçiren bir hasta sayesinde tanıştı. Daha sonra bazı hayvanlarda da korona virüsler bulundu. Koronovirüslerin hayvanlarda hastalık yapmadığı halde insanlara geçecek olursa genetik değişiklik göstererek hastalık yaptıkları görüldü.
2002 deki sars salgını 29 ülkede ve 2012 deki mers salgını ise 27 ülkede görülmüştü. Sars’da vaka sayısı 8096, ölenlerin sayısı 774 iken ‘mers’de vaka sayısı 2294 ve ölenlerin sayısı 858 idi. Her iki salgında ölüm oranları bugünkü yeni salgından(Kovid-19) çok yüksek olmasına karşın ölenlerin sayıları çok azdı. Bugün Kovid-19 dan ölüm oranları %2-3 olmasına rağmen dünyada ölenlerin sayısı 11 bini geçti ve her gün yeni ölümlerle sayı yükseliyor. Bu yeni hastalığın bulaşma oranı yüksek olduğu için ölümler de fazla olmaktadır. İşte korku ve paniğin sebebi budur.
Kur’an bu korkuyu yukarda bahsedilen Enbiya suresi 46. ayetiyle anlatıyor. Buradaki kelimelerin hepsi tek tek azlık ifade eden kelimeler, bunların içindeki “nefhatün” kelimesinin anlamı ise “bir kokucuk “ demek. Korona virüslerin damlacık yoluyla bulaştığını bilince “nefhatün” kelimesi bizi düşündürmeli değil mi?
*Madem insan, mahiyetinin câmiiyeti itibariyle sıtmadan müteellim olduğu gibi, arzın zelzele ve ihtizazatından ve kâinatın kıyamet hengâmında zelzele-i kübrasından müteellim oluyor. Ve nasılki hurdebînî bir mikrobdan korkar; ecram-ı ulviyeden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar.
Hem nasıl ki hanesini sever, koca dünyayı da öyle sever.Hem nasıl ki küçük bahçesini sever, öyle de hadsiz ebedî Cennet'i dahi müştakane sever. (Lemalar – 7)
* İ'lem ey mağrur, mütekebbir, mütemerrid nefis!
Sen öyle bir za'fiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki, ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür... (Mesnevi-i Nuriye – 87)
*Elbette böyle bir insanın Mabudu, Rabbi, melcei, halaskârı, maksudu öyle bir zât olabilir ki, umum kâinat onun kabza-i tasarrufunda, zerrat ve seyyarat dahi taht-ı emrindedir. Elbette öyle bir insan daima Yunusvari (A.S.) “ لظَّالِمِينَ مِنَ اكُنْتُ اِنِّى سُبْحَانَكَ اَنْتَ” لآَ اِلٰهَ اِلآَّ “ demeye muhtaçtır. (Lemalar – 7)
*Hem sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri, o Rahîm-i Hakîm'in elindedirler. O Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Rahîm'dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var." (Sözler –636)
*Evet onun marifetiyle elemler lezzetlere inkılab eder. Evet Onun marifeti olmazsa,ulûm evhama tahavvül eder. Hikmetler illet ve belalara tebeddül eder. Vücud ademe inkılab eder. Hayat ölüme ve nurlar zulmetlere ve lezaiz günahlara tahavvül eder. Evet Onun marifeti olmazsa, insanın ahbabı ve mal ve mülkü insana a'da ve düşman olurlar.Beka bela olur, kemal heba olur, ömür heva olur. Hayat azab olur, akıl ikab olur. Âmâl, âlâma inkılab eder. (Mesnevi-i Nuriye – 110)
Evet bu korona salgını büyük bir musibettir, bütün insanlara bulaşmasının maddi bir sebebi vardır ama aynı zamanda insanların işlediği cinayetlerin de neticesidir. “Ne gibi cinayetler?“ dediğinizi duyuyorum. Mesela asrımızda her şeyi materyalist felsefe ile izah etmeye çalışmak, evreni yaratan varlığın tek ve bir olduğunu söyleyenleri eleştirmek, sebeplerin, tesadüflerin yaratıcı olamayacağını ve hiçbir şeyin kendi kendine olamayacağını söyleyen Müslüman akademisyenleri ve ilahiyatçıları aşağılamak, onlara tepeden bakmak gibi, cinayetler olabilir mi?
Evangelist Protestanlar, Babtistler, Neoconlar, Katolik Papalık ve Siyonist Yahudilerin “Mesih İsa’nın yeryüzüne yeniden gelmesi için Armegedon savaşını başlatmak ve tanrıyı kıyamete zorlamak” için dünyayı kan gölüne çeviren savaşlar çıkarması olabilir mi? (Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak, Mesih. Yarar, M.,Bozkurt. C)
Newyork’ta Hahambaşı M.M.Schneerson’un 1990 yılında Netanyahu’ya : Masiah (mesih) hala gelmedi, o halde gelişini hızlandırmak için bir şeyler yapın! sözüne karşılık o da: yapıyoruz, yapıyoruz… demesi bu savaşların arkasındaki sebepler olabilir mi? (a.g.e)
ABD’li Korgeneral W.Boykin’in “Amerika beni asla ele geçiremez çünkü Allah beni korur” diyen Somali’deki Müslüman savaşçıya “Sen de biliyorsun ki benim tanrım seninkinden büyük. Biliyorum ki benim Tanrım gerçek Tanrı seninki ise idol (put)” demesi işledikleri cinayetleri nasıl normal gördüklerini ifade ediyor olabilir mi? (a.g.e)
Ortadoğu’da, Afganistan’da, Vietnam’da, Myanmar’da savaş çıkaranlar, orada binlerce insanı öldürenler, daha sonra ülkelerini terk eden göçmenleri kabul etmek istemeyip onlara mermi sıkan, botlarını batırıp çoluk çocuk demeden öldürenlerin intikamını Krona-19 alıyor olabilir mi?
Geçmişteki Haçlı seferleriyle Batıdan başlatılan saldırılar asrımızda onların işledikleri cinayetlere de ışık tutuyor olabilir mi?
Peki dünyadaki Müslümanların hiç mi suçları yok? Onlar tamamen masum bütün suçlar başkalarında mı? Mesela Namaz, oruç, zekat ve hac gibi İslam’ın emirlerini, farzlarını gerektiği gibi yerine getirdik mi?
*Salât(namaz), savm(oruç), zekat.
Zira yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik
ettik. Beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrik ile bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede
yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık. Keffareten beş sene oruç tutturdu. On'dan kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekat istedi. Buhl ettik, zulmettik. O da bizden müterakim zekatı aldı. (Sünühat)
Normal bir insan 1 dakikada 15 defa,24 saatte 21.600 defa nefes alıp verir. Astımlı ve KOAH’lı hastalar nefes alıp vermekte çok zorlanırlar, hava açlığı çekerler. Korona-19 yakalanmış bir hastanın da en bariz belirtisi nefes alıp verememektir. Acaba nefes alıp vermek bize verilmiş bir nimet değil midir? Bu nimeti veren Rabbimize karşı şükür etmeyi aklımıza getirmemiş olabilir miyiz?
Orta yaşın üstündekiler bu hastalığa yakalandığında ölüm oranları yükseliyor, gençler ve çocuklarda ölüm oranı ise çok az. Musibetler işlenen cinayetlerin bedeli olduğundan geçmişte işlenen cinayetlere karşı yaşlıların sessiz kalınması şimdi ölüm oranlarının yüksek olmasının manevi bir sebebi olabilir mi?
* Âyette vardır: Öyle musibetten kaçınız ki; geldiği vakit zalimlere mahsus kalmaz, masumlar ve mazlumlar da içinde yanar." Çünkü musibet-i âmmeden masumlar hârika bir tarzda yangın içinde selâmette kalsalar, hikmet-i diniye bozulur. Çünküdin bir imtihan, bir tecrübedir. O vakit, Ebu Cehil gibi fenalar, aynen Ebu Bekir-i Sıddık Radıyallahu Anh gibi tasdik ederler. Onun için, musibet-i âmmede masumlar da bela çekerler. (Emirdağ-1 – 33)
Evet devlet üzerine düşeni bütün dünya devletlerinden daha önce önlem alarak başarılı şekilde yaptı, halen yapıyor, tedbirler alıyor, bazı yasaklar koyuyor. Bize düşen onlara uymaktır. Yasaklara uymak zordur ama kendi sağlığımız ve topum sağlığı için mecburuz.
Kişisel olarak da evlerimizde, işyerlerinde elleri sabunlu suyla yıkamak, havlu peçete ile elleri kurulamak, sigaradan uzak durmak, ellerimiz açıp bizi tez elden bu salgından kurtarması için Rabbimize yalvarabilir, kusurlarımızın affını dileyebiliriz, çünkü:
*Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri,-kısm-ı a'zamı- tövbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def'olur. (Emirdağ-1 – 34)
Bu hastalığa yakalanma korkusundan kurtulmanın yolu elbette vardır; bunun için lüzumsuz feryat etmek, her şeyden kuşkulanmak, gereksiz maske ve eldiven kullanmaktan vazgeçip bilim insanlarının, bulaşıcı hastalıklar konusunda uzman doktorların söylediklerine uymak en önemli prensiplerimiz olmalıdır.
Devletin ve bireylerin her türlü karantina tedbirlerini almasıyla, zamanında tedaviye başlamasıyla beraber kişisel olarak yapacak başka şeyler de var mesela her şeyin sahibi elinde olan Rabbine sığınmak, ona bu salgından kurtulmak, kusurları ve günahlarının affı için dua edip yalvarmaktır. Hem korkmak hem de ümitli olmaktır. Ümitsizlik en büyük psikolojik hastalıktır.
*Bırak bîçare feryadı, beladan kıl tevekkül. Zira feryad; bela-ender hata-ender beladır bil. Bela vereni buldunsa eğer; safa-ender, vefa-ender, atâ-ender beladır bil. Madem öyle, bırak şekvayı şükret, çün belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül. Ger bulmazsan, bütün dünya cefa-ender, fena-ender, heba-ender beladır bil. Cihan dolu bela başında varken, ne bağırırsın küçücük bir beladan gel tevekkül kıl. Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün; o güldükçe küçülür, eder tebeddül. (Mektubat – 25)
Bu salgın da diğer salgınlar gibi görevini yapıp geçecektir. Önemli olan ondan birey ve devlet olarak dersler çıkarmaktır. Ülkemizde kamu ve Vakıf Üniversiteleri içinde Tıp Fakülte sayısı 100 civarındadır. Her türlü hastalıkların, özellikle bulaşıcı hastalıkların teşhisi için “yerli malı hızlı teşhis kitleri, aşılar, ilaçlar ve medikal ventilatör gibi biyomedikal donanımlar geliştirmek” konusunda Tıp Fakülteleri ile Sanayiciler arasında işbirliği kurulmasına şiddetle ihtiyacımız vardır. Ayrıca Teknoloji firmalarıyla işbirliği için acilen AR-GE politikaları oluşturmalıyız. Yerli SİHA yerli MR cihazı yaptığımız gibi bunları da yapabiliriz.
Bu salgından 22.03.2020 tarihi itibariyle Türkiye’de Korana’dan tanı konan kişi sayısı 1236 ve ölen sayısı 30 oldu, hepsi de yaşlı hastalardı. Salgını yönetmede başarılı olan Sağlık bakanımızdan ileriki günlerde müjdeli haberler bekliyoruz. Savunma sanayiindeki millileşme başarısını kısa zamanda sağlıkta da yakalama umuduyla hoşçakalın!