Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-ÖZEL
Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, "İslam dünyası son 500 yılda doğru dürüst bilime katkı yapmış değil. Bunu düzeltmemiz lazım” dedi. Sancar'ın bu sözü Bediüzzaman Said Nursi'nin "Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır" uyarısını hatırlattı.
BAŞARILI OLMAK NOBEL ALMAK DEĞİLDİR
Tüm Üstün Zekalılar Derneği (TÜZDER), Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Boğazhisar Eğitim Kurumları iş birliğiyle yürütülen "Dahiler Dahildir" programında konuşan Prof. Dr. Sancar, "2023 diyoruz. İnşallah 2023'te olur. O zaman olmazsa 2033'te olsun ama daha 25-30 yıl bekleyemeyiz. Artık Amerika ve Avrupa düzeyine geçmemiz lazım. O bakından bilim ve teknolojiyle ilgilenen çocuklarımızı desteklememiz, onların gelişimlerini kolaylaştırmamız lazım" dedi.
Sancar, kendisinin üstün zekalı olmadığını belirterek, "Üstün zekalı çocuklarımız var ve onları tebrik ederim. Onların başarılı olmasını dilerim ve onlara elimizden geldiği kadar destek vermemiz gerekiyor. Fakat başarılı olmak, Nobel almak değildir. Başarılı olmak ailenize, memleketinize, vatanınıza, insanlığa hizmet etmek demektir" diye konuştu.
SADECE TÜRKİYE DEĞİL, TÜM İSLAM DÜNYASI SON 500 YILDA
Bir ayakkabı boyacısının, öğretmenin, üniversite rektörü ya da Nobel almış bir bilim adamının görevini iyi yapmasının başarı olduğunu aktaran Sancar, şöyle devam etti: "Ne yapıyorsak elimizden geldiği kadar en iyisini yapmaya çalışalım. Bu bir memleketin başarısı. Fakat çocukluk çağında tabii bu şuuru çocuklarımıza işlememiz lazım. Bunu geliştirmemiz lazım. TÜZDER onu yapıyor ve o bakımdan çok taktir ediyorum. Önce gelmek istemiyordum. TÜZDER'den dolayı değil, hiçbir yere gitmek istemiyorum. Fakat geldiğime gerçekten sevindim. Gördüm ve benim de birazcık katkım olsun dedim. Bilim yapmamız lazım. İnsanlık bilim birikimine katılmamız lazım. Niye yapmıyoruz. Sadece Türkiye değil, tüm İslam dünyası son 500 yılda doğru dürüst bilime katkı yapmış değil. Bu bir gerçektir. Sadece İslam dünyası değil, başka grupları da söyleyebiliriz. Bunu düzeltmemiz lazım."
Sancar, "Nobel önemlidir ama Nobel'den daha önemli şeyler vardır. Ailenize, memleketinize, insanlığa katkınız olursa bu çok önemlidir ve gayemiz bu olmalıdır. Çalışırsanız Nobeller kendiliğinden gelir. Ben Nobel almak için araştırma yapmadım. O bakımdan bir insanın veya toplumun insanlığa olan katkısının tam ölçüsü değildir. Biz çocuklarımızı iyi yetiştirdiğimizde görevimizi yapmış oluruz. Onlar da memleketimize, insanlığa hizmet ederler." ifadelerini kullandı.
ALLAH İNSANLARI YARATIRKEN
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek de "Allah insanları yaratırken birini çok üstün zekalı, birini çok düşük zekalı yaratmamıştır." diyerek, bilim adamlarının değerlendirmeleri sonucunda insanın aklının yüzde 5'ini kullandığını söyledi. Yüksek, üstün zekalılığın ve başarının çalışmaktan, işini sevmekten geçtiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Hocamız da aslında çok çalışarak bu ödüle layık olduğunu bize ifade etti. Yeterince hepimizde zeka var. İşimizi çok sevmemiz lazım, çok çalışmamız lazım. Ülkemizin geçtiği sıkıntılı süreçte değerli hocamızın aldığı ödül, Türk milletine bir moral ve motivasyon kaynağı olmuştur. Kendisine buradan özellikle teşekkür ediyorum. Allah razı olsun, başarılarının devamını diliyorum."
BEDİÜZZAMAN: 500 SENEDİR YATTIĞINIZ YETER!
Prof. Dr. Aziz Sancar'ın "500 yıl vurgusu" Bediüzzaman Said Nursi'nin "Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır" uyarısını hatırlattı.
Bediüzzaman Hazretleri Divan-ı Harb-i Örfî adlı eserinde "Fen ve sanat"a dikkat çekerek "medeniyette fen ve san’at balonuna, şimendiferine binerek istikbali istikbal ve o ecnebî ellerine geçen o emval-i müttefikayı istirdad ederek kâbe-i kemâlâta koşacaksınız" ifadelerine yer veriyor.
İlgili bölüm şöyle:
Vatandaşlarıma ve kardeşlerime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis nâtamam kalır.
Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfâdı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa, sahrâ-yı vahşette yatmakla gaflet sizi yağma edecektir.
Hikmet denilen makine-i âlemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme uzanan ve dal budak salan kanun-u nurânî-yi İlâhiyenin müessisi olan hikmet-i İlâhiye, ufk-u ezelden kaderin parmağını kaldırmış, size emrediyor ki: Tefrika ile müteferrik su gibi katre katre zâyi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle, yani İslâmiyet milliyetiyle tevhid ve mezc ederek, zerratın câzibe-i cüz’iyeleri gibi bir cazibe-i umumî-i vatanî teşkil ile kütle-i azîmi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i İslâmiyenin cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin mevkibinde bir kevkeb-i münevver gibi câzibesine ittibâ ile muvazene ve âheng-i umumiyeyi muhafaza ediniz.
Hem de hürriyet-i şer’iye denilen yüksek bir hakikat-i içtimaiye, Sübhan ve Ağrı dağları gibi istikbalin cibâl-i şâhikasının tepesinde ayağa kalkmış ve esaret-i nefis altına girmeyi yasak etmiş ve gayra tecavüzü tecviz etmeyerek şeriata istinad etmiş olan sultan-ı hürriyet, yüksek sadâ ile sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil ve müteferrik insanlara “Fen, san’at silâhıyla cehalet ve fakra hücum ediniz” emrini veriyor.
Hem de ihtiyaç denilen medeniyetin pederi ve terakkiyatın müessisi olan üstad-ı ihtiyaç, sillesini kaldırmış, size hükmediyor ki, ya hayat-ı hürriyetinizi bu sahrâ-yı vahşette yağmacılara vereceksiniz veyahut meydan-ı medeniyette fen ve san’at balonuna, şimendiferine binerek istikbali istikbal ve o ecnebî ellerine geçen o emval-i müttefikayı istirdad ederek kâbe-i kemâlâta koşacaksınız.