Lise okurken her öğrencide cep telefonu yoktu. Ancak ailesinin durumu iyi olanlarının telefonları vardı. Onlar da her fırsatta telefonlarını çıkarıp hava atardı… Okulda her öğrencinin telefonu olmadığı gibi, okula telefon getirmek de yasaktı, öğretmen telefonu gördü mü alır, okul çıkışı verir ve “bir daha getirme” derdi…
Rıfat isminde çok değerli, dürüst, zeki ve gerçekten iyi niyetli, samimi bir arkadaşım vardı. Yanlış hatırlamıyorsam, derslerin boş olduğu bir vakitte, Rıfat ile beraber toplam beş arkadaş beraber geziyorduk. O zaman, o beş arkadaştan iki kişinin telefonu vardı. Telefonu yok diye bildiğimiz Rıfat’ın cebinden, o zaman yeni çıkan polifonik telefon zili sesi geldi. Rıfat, telefonu açıp, görüşmesini yaptıktan sonra, Rıfat’a sitemkâr bir ses ve şaşkın bir yüz ifadesiyle “telefon almışsın, bize söylemiyorsun” dedim. O da bana “telefonu alalı üç-dört gün oluyor” dedi. -Telefonu alalı üç-dört gün olmuştu ama hep beraber olmamıza rağmen çıkarıp bize göstermemişti.- Ben, şaşkın bir yüz ifadesiyle ona bakmaya devam ederken Rıfat ekledi: “telefonu olan var, olmayan var; alabilen var alamayan var” diyerek bana unutamayacağım bir öğüt verdi. Bu öğüdünü bunca zaman geçmesine rağmen hiç unutmadım. Kişi kendi yaşadığı bir güzelliği başkasına da öğütleyince, öğüt tesirli ve kalıcı oluyor…
Lafı nereye mi getireceğim?
Sosyal medyada neredeyse herkes, batının bize dayattığı ve çoğumuza benimsettiği babalar gününü kutladı.
Babasına sarılmış neşeli neşeli fotoğraflarını paylaştı. “Babamla, babalar gününde gezmelerdeyiz” diye yazdı. Aldığı hediyeyi babasına verirken çektiği fotoğrafları babasını etiketleyerek paylaştı da paylaştı. Ama kimse fotoğrafını çekebileceği, çektiği fotoğrafa etiketleyebileceği, aldığı hediyeyi verirken mutluluktan uçarak fotoğraf çekebileceği bir babası olmayanları, yani; babası vefat etmiş olanları düşünmedi. Ben de düşünmedim; ta ki erken yaşta babasını kaybetmiş ve anladığım kadarıyla babasını çok seven bir yazarın, kendisi gibi bir yetim olan Peygamber Efendimiz (asm) için, Babalar Gününde yazdığı şu kelimeleri okuyuncaya dek:
“Çocuklar babalarına seslenirken sen yere mi bakardın Ya Resulallah?” Bu söz bana tesir etti ve hüzünlendirdi…
Arkadaşım Rıfat’ın tam manasıyla diğerkâmlığı ifade eden, yani; kendinden önce, karşısındakini düşünmeyi öğütleyen, yıllar öncesinden kalma bu öğüdünü aklıma getirdi: olan var, olmayan var.
Evet, ben de, o, değerli ve gerçekten iyi niyetli arkadaşımdan aldığım bu öğüde istinaden derim ki: babası olan var, olmayan var…
Selam ve dua ile...