Banu Yaşar'ın Yazısı
Bu o kadar önemlidir ki, çocuğu hayatı boyunca etkileyecek olan güven ve emniyet duygusunun temelini oluşturur. Anne baba kavgasının ortasında büyümüş herkes, bunun ne kadar önemli olduğunu bilir. Adeta bir ateş hattında çocuklukları savrulmuş insanlar için, hayat yorgun başlar. Hayata ve insanlara güvenmekte zorluk çekerler. Çünkü; anne babanın sağlam olmayan ilişkisi, sürekli yıkılacakmış hissini verir. Ortama hakim olan sevgisizlik ve öfkeli davranışlar, çocuğu korkutur. Hata bazen kendini bile suçlar. Onları üzdüğü için kavga ettiklerini zanneder. Küçüktür, anlamaz diye düşünülür ama, onlar hepsini anlar ve hissederler. Korku ve endişe duyarlar. Özellikle de geleceğe yönelik oldukça yoğun kaygı yaşarlar.
Anne babanın ayrılmasından sonra ortada kalacaklarına inanırlar. Hatta diğer ebeveyni hiç göremeyeceklerini zannederler. Bu duygular küçücük yüreklerine öyle ağır gelir ki, uykuları bozulur, korkulu rüyalar görür ve gecenin bir yarısı ağlayarak uyanırlar. Tam adını koyamasalar da, anne baba arasında döşeli olan gerilim hattında yaşamak, onlar için hiç de kolay değildir.
Bazen de bir tarafı tutması istenir, çocuktan... Kim haklı diye ona sorulur. Anne baba, birbirlerini çocuğa şikâyet ederler. Çocuklar adeta paylaşılır, senin oğlun, benim kızım gibi... Oysa onlar ne annesinden, ne de babasından vazgeçer... Duygusal baskıya rıza gösterip, bir tarafta olmak zorunda hissederler. Aslında çocuğun tarafı olmaz, çocuğun tarafında olunur. Onun için, onun iyiliği için aynı tarafta olunur. Birbirinin rakibi, karşı takımı gibi olan evliliklerde, çocuklar güç savaşının içinde güven duyabilecekleri sığınaklardan yoksun kalırlar. Ev demek, sıcaklık anlamına gelmez, kendini koruması gereken alanlara dönüşür.
Hayata ve kadere duyulan güvenin de ilk temelleri aile içinde atılır, bu sebepledir ki; anne baba olarak sorumluluğumuz sanıldığından da büyüktür. Anne babasının birbirlerini sevdiklerini, saygıyla davrandıklarını gören çocuk, hayatın içinde kendini emniyette hisseder. Kaderin ona sunacakları konusunda, endişe duymaz. Kendini değerli hisseder ve hayatı paylaştığı insanlara da değer verir. Bu sebepledir ki, anne babanın birbirine olan davranışları, çocuğun kader anlayışı üzerinde de etkilidir.
Rabbine güven duymayı, kaderden şikâyet etmemeyi, sürekli sızlanıp dertlenmemeyi aile ortamının huzuru ve emniyeti içinde öğrenir.
Anneyi seven bir baba, çocukların gözünde kat kat büyür. Onların kahramanı olur. Evde ona daha çok saygı duyulur, daha çok hürmet gösterilir. Sözüne değer verilir, öncelik tanınır. Anneye sevgisini göstermeyen, onu inciten, aşağılayan bir babaya karşı, çocuklar cephe oluşturur. Anneyi korumaya alırlar. Onu koruyalım derken, babadan uzaklaştıklarını kendileri bile fark etmezler. Aslında varken ve hayattayken yaklaşamadıkları bir babanın özlemini, orta yaşlarda fark etmeye başlarlar. Ama artık öyle geç kalınmıştır ki... Baba da, çocuk da birbirine nasıl yaklaşacağını, nasıl davranacağını bilemez. Babanın öfkesinden, anneyi koruma pahasına, babası hayattayken, onun duygularını ve sevgisini hissedemeyen nice çocuklar vardır... Anne babanın aralarına ördükleri sınırın bir kenarında, diğerine hasret olarak ve diğerini tanımadan büyürler. Adeta, sebebi olmadıkları bir hikâyenin sonuçlarını yaşarlar.
Bu sebepledir ki, onlar için yapabileceğimiz en büyük iyilik, eşimizi sevmektir. Büyüdüklerinde bize dair olumlu şeyler hatırlamaları, kendi hayatlarına daha sağlam başlamaları için birbirimizi sevelim, bu sevgiyi güzel bir dille ifade edelim, olumsuz yaşanmışlıkları tekrarlayıp birbirimiz ve onları üzmeyelim. İfade edilen sevgi büyür ve büyütür....
Yeni Asya