Bu başlık bir kitaba ait. Kitap başından sonuna kadar yazarın babasına yazdığı mektuptan oluşuyor. Mektup çocukluktan başlayıp yazarın son günlerine kadar sürüyor. Temel konu ise babasının çocuğu üzerinde etkisi. Mektubu okudum. Etkilendim. Mektubun satır aralarında çocuk eğitiminin ipuçlarına rastlanıyor. Babasının yazarın üzerindeki etkisi büyük. Çoğu da olumsuz. Yazar, hayatı boyunca babasına karşı olan tüm duygularını mektubunda yansıtmış.
Acaba benim çocuklarım da büyüdükleri zaman benim tutum ve davranışlarım hakkında bana bir mektup yazsalar ne yazarlardı acaba? Onların gözünde durumum ne olurdu? Bunu baba olan herkes düşünmeli bence.
Kitapta yazar hayallerinden bahsediyor. İyi bir konuşmacı bunu beceremezse de akıcı bir şekilde bir dil hâkimiyeti elde edebileceğini belirtiyor. Ne var ki yazar mektubunda bunu gerçekleştiremediğini açık bir dille belirtiyor. “Çok erken yaşlardan itibaren konuşmamı yasaklaman ve bir elini havaya kaldırarak “Tek bir itiraz istemiyorum!” diyerek tehdit edişin en küçük yaşlardan beri yakamı bırakmıyor.” İfadeler ne kadar acı değil mi? Biraz da tanıdık geliyor galiba. Babanın çocuğuna yaklaşım tarzı bu şekilde olursa sonucu da yazarınki gibi olması tabii olacaktır elbette.
Kısacası ailenin çocukları üzerinde etkileri çok büyük. Bu etki çok uzun süreli. Hatta ölene kadar devam eden bir etki. Onun için aile tarafından atılan her adım, suya atılan küçük bir taş gibi nasıl etrafında kendinden çok büyük dalgalar oluşturuyorsa, aynı bu taş gibi çocukta büyük izler bırakıyor.
***
Bu arada günümüzde çok dillendirilen deizm konusuna da değinmeden geçemeyeceğim. Daha önce karşılaştığım bir olayla bu konuda bir yazı kaleme almıştım. Asıl problemin kaynağına inmeden buna getirilen veya getirilmeye çalışılan çözümlerin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Problemin kaynağında inanç eksikliği varsa çözümün de bu noktadan üretilmesi gerekmez mi?
Genç, Allah’a inanıyor ama esma ve bunun kainattaki yansımalarını kavrayamıyor. O zaman iğne nerede kaybolmuşsa orada aramak gerekir. Bir insanın imanının kurtulmasının getirilerini hemen hemen herkes biliyor. Nedense bu konu bu günlerde hep es geçilip günlük olaylar içinde boğuluyoruz sanki. Gündemini günlük olaylar üzerine bina edenlerden bu konuda bir şeyler beklemek anlamsız. Bu dünyanın gündemi hiçbir zaman bitmeyecek, kıyamete kadar devam edecek. Ama biz tekrar dirildiğimizde asıl gündemle hesap vereceğiz. O zaman bu dünya gündemlerinin hiçbir fayda sağlamadığını göreceğiz. O gün gelmeden önce asıl gündemimizi bu dünyada hep gündemimizde tutup ona göre hayat tarzımızı belirlemeliyiz.