بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Çocukluğumun ilk yıllarında Bağdat'ı köy odalarındaki sohbetlerde duydum. Sonra evimize gelen misafir sohbetlerinde.
Unutamadığım ise; Abdulkadiri Geylani'nin (ra) Bağdat'a tahsile giderken eşkiyalarla karşılaştığında sorularına verdiği; dosdoğru ve samimi cevabı oldu.
Yolkesen eşkiyalar küçük Abdulkadir'in de bulunduğu kafileyi soyar.
Abdulkadir'e: "Senin neyin var ufaklık" dediklerinde; annesinin göğsüne diktiği keseciği gösteriver. Bakarlar ki; hakikaten para kesesi.
Abdulkadir'in dürüstlük ve saflığı eşkıyayı çarpımıştır. Gaspettikleri paraları iade ederek; tövbekar olup eşkiyalığı bırakır ve namaza başlarlar.
Abdulkadir ilkokul yaşında İran/Geylan kasabasından Bağdat'a doğru yola çıkmadan; mübarek annesi oğlundan söz almıştır: "Ne olursa olsun yalan söylemiyeceksin!"
Çocukluğumdan ilk hatırladığım evliya A.Geylani ilk duyduğum şehir Bağdat.
Darüsselam/Bağdat
Abbasi emiri/halife Mansur bir köy olan Bağdat'ı 762'de başkent olarak inşaa ettirmeye başladı ve 766'da Bağdat daire planlı şekilde; Dicle Nehri'nin batısına kuruldu. Sonra Dicle'nin doğusuna da yayıldı.
1258 Moğol/ Hülagu'nun (Deccal) Bağdat'ı yakıp yıkmasına kadar Abbasi Devleti başkenti oldu. 1534 Kanuni'nin fethiyle Osmanlı vilayeti ve 1921'de Irak Devleti başkenti oldu.
Bağdat deyince akla; İmam Cafer Sadık, İmam Azam Ebu Hanife, Abdulkadir Geylani, Mevlana Halid Bağdadi, Rabiatül Adeviye, Bişr Hafi, İmam Musa Kazım, Cüneyd Bağdadi, Kerbela'da Hz. Hüseyin, Hanifi ve Hanbeli mezheplerinin doğduğu şehir.
Sonra Su Kasidesi ve Fuzuli, Hafız Şirazi'nin Bağdat Mersiyesi, Nizamiye (Mustansiriye) Medreseleri, kurucusu Nizamülmülk ve en meşhur hocası İmam Gazali, (1091-1095).
Harun Reşid ve Behlül Dane, Beytül Hikme (Yunan eserleri burda Emir Memun zamanında çevrildi.)
Ve Meşhur Binbir Gece Masalları gelir.
Fuzuli/ Su Kasidesi'inden
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)
...
Âb-gûndur- günbed-i devvâr rengi bilmezemt olmış gözümden günbed-i devvâra su
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su
...
(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)
...
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.)
...
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.)
Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden.)
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su
(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.
Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam
...
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı SAV.
Mevlana Halid Bağdadi
(1193/ 1777-78 Şehrizor/ 1826 Şam)
1805'de Hac'dan dönünce Şam'a gelen Abdullah Dehlevi'nin iki talebesiyle Hindistan başkenti Cihanabad'a gitti. (1807)
Abdullah Dehlevi'den Nakşi icazeti alıp memleketi Süleymaniye, sonra da Bağdat'a giderek irşat ve maarife başladı.
1822'de siyasi ve haset sebebiyle Şam'a hicret etti. 1826 da Şam'da vefat etti.
Nakşi/Rabbani Mücedidi tarikat anlayışına iki büyük yenilik getirerek asrın müceddidi olduğunu ispatladı.
1-Kadirilik'te halifelik babadan oğula geçerken; Müceddidi/Halidilik'te en layık ve yetişkin olan geçmeye başladı.
2-Kadirilik'te bir merkezde bir tekke/dergah açılırken; Halidilikte birden fazla açılabiliyordu.
Mevlana Halid'in Cübbesi
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, 13-14 yaşında icazet/diploma aldığı halde; icazet töreni yapılıp cübbe giyememişti.
Çünkü bu sırada büyük alimler vefat etmiş, cübbe giydirecek olanlar ya rakip veya mağlup olduklarından buna yanaşmamışlardı. Yaşının küçüklüğünden dolayı yakıştıramayanlar da vardı.
Bu durum 56 sene sürdü.
Sonra Mevlana Halid'in cübbesi talebesi Afyon'lu Küçük Aşık'a emanet edilerek Türkiye'ye gönderiliyor.
Üstad diyor ki:
"Risâle-i Nur şakirtlerinden ve âhiret hemşiremizden Âsiye namında bir hanımın eliyle o mübârek emâneti aldım.” (Kastamonu Lahikası)
Kastamonu'da Nur talebesi Asiye Hanım asrın vekili/Mevlana Halid'den, sonraki asrın müceddidi sıfatı ile cübbeyi üstada teslim ediyor. M. Feyzi Pamukçu bu cübbeyi üstada giydirerek icazet ve görev merasimi tamamlanıyor. (1943)
İki önemli nokta
1-Şualar'da mealen;
-Nasıl ki, 1877/78 Osmanlı Rus Savaşı'da; Mevlana Halid'in talebeleri Ruslarla kahramanca çarpışmışsa; yüz sene sonra Rus/Deccal'in askerleriyle Nur Talebelerinin de kahramanca çarpışacağına işaret ediyor.
Haber verildiği gibi; Sosyalizm adıyla/ Rus deccalliği ve emperyalizmine en cesur delilli, ilzam edici darbeyi nurcuların vurduğunu yaşayarak gördük.
2-Mevlana Halid, Cihanabad'tan Bağdat'a döndüğünde bu bölge tamamen Abdulkadir Geylani'nin hizmet ve tasarrufu altındaydı.
Bu yüzden M. Halid bir zaman irşatta etkili olamadı. Sonra Üstadın latif anlatımıyla; İmam Rabbani A. Geylani'ye ricacı olup "Halid senin manevi evladın sayılır" diyerek, M. Halid'e hizmet alanı açıyor.
Bağdat-Bilal Can
babası ölenlerin şehridir şimdi
karışlanan alınlara bombalarla
sokaklarındaki şiirleri çaldılar
artık kimdeyse şarkılar
alıp gitsin gitti de bağdat’tan
görsem seni işitsem o günleri
ettekraru ahsen velev ki yüzüm kızgın
veda edilen çöl güzeli bezmişliği
içinden hangi hurma dalını kırdılar
şimdi rüzgâra aylaklık düşmüş
yangın pehlivanların ülkesi
şimşir tarağa sarıldı insanlık körfezinde
petrol kuyularından kan sızarken
saçlarının derdine düştü.
20 Mart 2003 Amerika (Deccal) V Buş'un askerleri Bağdatı yakıyor!
Nurcu'nun Bağdat Görevi, Bağdat Andlaşması ve Bağdat tarrarları-yankesicileri.
Bediüzzaman Said Nursî’nin “Bağdat’a gideceksin ve oradan bütün dünyaya Risale-i Nurlar’ı neşredeceksin” sözü üzerine yurtdışına çıkan ve “Üstad bana ne sağlığında ne de vefatından sonra rüya yoluyla dahi olsa Türkiye’ye dönmemi söylemedi” diyerek emre itaatteki inceliğin zirve noktasını gösteren Ahmed Ramazan ömrünün çoğunu yurtdışında geçirmiş. (1950'ler)
24 Şubat 1955 Bağdat Andlaşması için Üstad Menderes'i tebrik ediyor.
"Sizlerin Pâkistan ve Irak’la gâyet muvaffakiyetkârâne ittifakını, bu millete kemâl-i samîmiyetle, sürur ve ferah ile kazandırmanızı bütün rûh-u cânımızla tebrik ediyoruz” diye takdir eder. (Emirdağ Lâhikası, 437-440)
Sual: "İnşaallah, tâliimiz varsa biz de göreceğiz. Bize tevekkül kâfi değil midir?"
Cevap: Bîçare tâliinize siz de yardım etmelisiniz. Bağdat tarrarları( yankesici) gibi olmayınız. Sizin atâlet bahanesi olan şu teşebbüssüz tevekkülünüz, nizâm-ı esbâbı reddettiğinden, kâinatı tanzîm eden meşîete karşı temerrüd demektir. Şu tevekkül döner, nefsini nakzeder." (Münazarat)
Bağdat Yollarında-Karacaoğlan
Yüksek yüksek uçan güzel turnalar
Aman Bağdat size Hasan geldi mi
Yeşil yeşil turnalara karışmış
Yoklayın aranıza Hasan geldi mi
Bağdat atasözleri
-Yanlış hesap Bağdat’tan döner.
-Top otu beylikten olunca, güllesi Bağdat’a gider
(Yararlandığı aleti bedava elde eden ve bol bol kullananla yarışılmaz).
-Sora sora Bağdat (Kâbe) bulunur
-Haklı söz, haksızı Bağdat’tan çevirir.
(Doğru söz, yanlış yolda çok ilerlemiş kişiyi bile yola getirir.)
-Çanakta balın olsun, (Bağdat’tan) arı gelir.
-Aşığa Bağdat uzak (ırak) değil.
-Aşığa Bağdat sorulmaz.
-Ana (kardeş) gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.
Genç Osman Marşı
“Of of Genç Osman dediğin bir küçük uşak,
Beline bağlamış ibrişim kuşak oy oy!...
Aman, askerin içinde birinci uşak
Allah, Allah deyip geçer Genç Osman oy, oy!
Of, of Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdat'ın içine girilmez yastan oy, oy!...
Aman her ana doğurmaz böyle bir aslan,
Allah, Allah deyip geçer Genç Osman oy, oy!
Of, of Bağdat'ın kapısını Genç Osman açtı,
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı oy oy!..
Aman kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah, Allah deyip geçer Genç Osman oy, oy!
Bağdat eyy Bağdat!