Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 48.-51. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
48-Şübhesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bunun dışında olan (günah)ları ise, (kendi lütfundan) dilediği kimse için bağışlar. Kim de Allah’a şirk koşarsa, bu takdirde muhakkak (pek) büyük bir günahla iftirâ etmiş olur.(1)
49-Kendilerini temize çıkarıp duranları görmedin mi? Bil‘akis Allah dilediğini temize çıkarır ve (onlar) kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.
50-Bak, nasıl Allah’a karşı yalan uyduruyorlar! Hâlbuki apaçık bir günah olarak bu (onlara) yeter!
51-Kendilerine kitabdan bir nasib verilenleri görmedin mi? Putlara ve tâğûta (Allah’ın yerine koydukları şeylere) inanıyorlar ve inkâr edenler için: “Bunlar îmân edenlerden daha doğru bir yoldadır” diyorlar.
---
(1)“(Cenâb-ı Hakk’ın) öyle bir kibriyâ (büyüklük) ve azameti (yüceliği) var ki: Hiçbir yerde, hiçbir şeyde, hiçbir cihetle, hiçbir şirkin (Allah’a ortak koşmanın) hiçbir imkânını, hiçbir ihtimâlini bırakmıyor, köküyle kesiyor! Mâdem böyle bir kibriyâ ve azamet-i kudret (kudretin yüceliği) var ve mâdem o kibriyâ nihâyet kemâldedir (en mükemmeldir) ve ihâta ediyor (kuşatıyor). Elbette o kudrete acz veya ihtiyaç ve o kibriyâya kusur ve o kemâle noksâniyet ve o ihâtaya kayıd ve o nihâyetsizliğe nihâyet veren bir şirke meydan vermesi ve müsâade etmesi hiçbir vecihle mümkün değildir. Fıtratını (yaratılışını) bozmayan hiçbir akıl kabûl etmez. İşte şirk, kibriyâya dokunması ve celâlin izzetine dokundurması ve azametine ilişmesi cihetiyle öyle bir cinâyettir ki, hiçbir cihetle kābil-i afv olmadığını (affının mümkün olmadığını), Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân azîm tehdîd ile: اِنَّ اللّٰهَ لَايَغْفِرُ اِنَّ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ ماَدُونَ ذَلِكَ [Şübhesiz ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bunun dışında olan (günah)ları ise, (kendi lütfundan) bağışlar] fermân ediyor.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 142)