Aslıhan Aydın'ın haberi:
Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu ve zaman zaman sıra dışı olayların yaşanabildiğini söyleyen kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, bu olayları ailelerin, özellikle çocukların gözüne sokarcasına anlatmanın aile kurumunu sarstığını belirtti. Selma Aliye Kavaf, televizyonla topluma mesaj aktaran herkesin bir hekim, bir hukukçu gibi sorumlu olduğunu ifade etti.
Aliye Kavaf, aile içinde mutluluk, sevgi, sadakat ve benzeri duyguların yeşerdiğine ve büyüdüğüne dikkat çekti. Kavaf, "Aile kurumunun temel yapı taşlarını zedeleyici program ve yayınlardan kaçınarak, değerlerin hâkimiyetinin sağlayıcısı ve aktarıcısı bir kurum olan medya, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir." diye konuştu. Bakan Kavaf, medyanın ve televizyonda yer alan programların insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde bireysel tercih ve kabullerin korunması gerektiğini 'saklı' tuttuğunu belirterek; "Ancak aile kurumunu sarsacak uygulamalar konusunda hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir." açıklamasını yaptı.
"Yetişen nesilleri zihinsel ve ruhsal bakımdan örseleyecek, bu toplumun temeli olarak kabul ettiğimiz aile kurumunu ifsat edecek hiçbir davranış, herhangi bir özgürlük talebinin konusu olamaz." değerlendirmesinde bulunan Kavaf, güçlü ve sağlıklı bir aile için hem bilinçli bir medya hem de bilinçli bir medya kullanıcısı olması gerektiğine dikkat çekti.
"Medyada sarf edilen her sorumsuz davranış, değerlerimize zarar verir" Medyadan sorumlu yayıncılık istenmesinin hak ihlali olarak yorumlanamayacağını aktaran Kavaf şöyle konuştu: "Eğer bir özgürlük talebi varsa kamu yararına olduğu için vardır. Kamu yararı ve toplumsal sorumluluk ilkelerinden uzak bir iletişim özgürlüğünden söz edilemez. Televizyonla topluma mesaj aktaran herkesin tıpkı bir hekimin, bir hukukçunun, sorumluluk mevkiinde olan herhangi birinin taşıdığı sorumluluğu taşıması gerekiyor. Çünkü bu kişilerin herhangi bir hatası genellikle bir kişinin sağlığı ve geleceği ile sınırlıyken yayıncının küçük bir ihmali geniş kitleleri ilgilendirmektedir. Televizyon ekranından sarf edilen her sorumsuz davranış ve söz, bizim milli, manevi, ananevi değerlerimizin zarar görmesine neden olmaktadır."
Kavaf, uyarılarını şu sözlerle sürdürdü: "Televizyonu, ürettiği yanlış ve yıkıcı değerlerle değil, ürettiği ve yaydığı bilgiyle, kültürle konuşmak istiyoruz. Artık 'televizyonun zararlarından nasıl korunacağız' diye değil, 'televizyonun üstün gücünden nasıl yararlanacağız' diye konuşmanın zamanıdır. Böylelikle çağımızın ailesi 'yükselen değer aile' kavramıyla özdeş, sevgi ve saygıya dayalı, özgürlük ve eşitlik ekseninde bir yaşam dinamiğiyle özdeşleşmiş bir toplumsal yapıya ve yaşam dinamiğine taşınabilir."
Zaman