- Görüldüğü üzere ayette bu kimselerin kimlikleri, bulundukları yer ve yaşadıkları devirle ilgili bir malumat verilmemiştir. Hz. Peygamber (a.s.m) tarafından da bu hususta gelen sağlam bir bilgi yoktur. Bu sebepledir ki, alimler İbn Abbas, İbn Cübeyir ve benzeri zatlardan gelen rivayetleri değerlendirmekle yetinmişlerdir.
Sûrenin ana konularından biri de indiği dönemin şartlarına uygun olarak Müslümanların, varlıklarını ve değerlerini korumak için onları savaşa hazırlamak ve teşvik etmektir. Bu âyette değinilen bir kıssa veya temsilden sonra müteakip âyette yine "Allah yolunda savaşın" emrinin gelmesi, daha sonra İsrâiloğullarının savaş karşısındaki tutumlarının anlatılması da bunu göstermektedir.
Hangi zamanda, hangi peygamberin devrinde ve nerede olduğunu bildirmeden Allahuteâlâ "sayıca binleri buldukları halde kendilerini savunmak yerine ölüm korkusuyla yurtlarını terkeden, fakat yine de ölümden kurtulamayan, sonra Allah'ın lütfuyla yeniden hayata dönen ve yaptıklarının yanlış olduğu kendilerine, onların şahsında da bütün insanlığa ve özellikle müslümanlara bildirilen bir topluluğun başından geçenleri" özetliyor.
Bunun bir temsil olduğunu söyleyen tefsirciler yanında tarihî bir vakıa olduğunu, hatta -Eski Ahid'in Hezekiel bölümünde (37) anlatılan bu peygambere ait bir rüyaya atıf yaparak- onun kastedildiğini ileri sürenler de olmuştur.
İbn Aşûr buradaki ölümü mecazen "ölüme yaklaşmak, öleyazmak, ölümle burun buruna getiren felâketlerle karşılaşmak", diriltmeyi de "bundan kurtulmak" mânasında anlamıştır. (İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)
Bize göre üslûp, bir mecaz veya temsilden çok gerçekleşmiş bir olayın anlatımını yansıtmaktadır. Allahuteâlâ, öldürmeye ve diriltmeye kadirdir. Kıssadan hisse ise "korkunun ölüme fayda vermeyeceği, yeterli sayı ve güce sahip olanların kaçmak yerine savunmayı tercih etmelerinin gerektiğidir." (Kur’an Yolu: I/263 )
- İbn Abbas, Suddî, Ebu Salih, Ali b. Asım’dan gelen değişik rivayetlerden anlaşıldığına göre, bu insanlar dört bin civarında idi. Vasıt yakınında bulunan Daverdan -Said b. Abdulaziz’e göre, Ezraat- adında bir köyün halkı idi.(bk. İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).
- Veki b. El-Cerrah’ın İbn Abbas’tan naklettiğine göre, bunlar veba hastalığından kaçarak yurtlarını terk etmiş ve vebanın olmadığı bir yere doğru yol almaya başlamışlardı. Ancak yolda, Allah kendilerine “ölün” dedi ve hepsi de öldüler. Daha sonra oraya bir peygamber uğramış ve onların dirilmeleri için dua etmiş ve hepsi de yeniden dirilmişlerdir. (bk. a.g.e).
- İbn Kesir’in “selef alimlerinin çoğunluğunun görüşü” olarak belirttiğine göre, bu olay İsrailoğulları zamanında vuku bulmuştur. Ve onların dirilmeleri için dua eden peygamber ise Hezekiel adındaki peygamberdir(bk. a.g.e.).
Nisa Suresi'nin 78. ayetinde “Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır, isterseniz yüksek burçlarda olunuz yinede ulaşır.” buyurulur. Ölüm korkusuyla cepheden kaçanları düşman kovalayarak gelir, evinde yakalar kaçan kişinin kendisine kabrini kazdırdıktan sonra onu öldürür ve kabre koyuverir.
Halid bin Velid bütün harplere katılıp vücudunda kılınç, kalkan, mızrak, ok yarası olmadık yer kalmadığı halde yatağında ölmüştür. Amr ibni Hişam'ın haber verdiğine göre Uhud günü sabah Müslüman olup kuşluk vakti şehid olan Amr bin Sabit üzerinden bir vakit geçmeden bir vakit namaz kılamadan şehit olmuştur, yani eceli gelen gidiyor.
İsrailoğullarından bu korkak toplumu, topluca öldürüp sonra dirilten Rabbimiz, onlara ve başta müminler olmak üzere tüm insanlığa ölümün Allah'tan olduğunu, ecel gelince kaçmanın fayda vermeyeceğini anlatmıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet