Baki baharı beklerken fani baharla söyleşi

Fatma ÖZER

Bahar herkesin en sevdiği mevsimdir. Ne kışın dondurucu soğuğu, ne de yazın kavurucu sıcağı vardır. Baharda  yeryüzü en endamlı ve güzel elbiselerini giyinip insanları cezb etmekle meşguldur. Lâilaheillallah diyerek başlayan yağmur damlalarını, Bismillah diyerek kana kana içen ve Elhamdülillah diyerek gülümseyen ağaçlar çiçeklerini açar, kuşlar, böcekler, rengârenk otlar yaşadıkları kulluğun hazzından gülümserler tüm mahlukata özellikle de insana. Çünkü ebedi saadet veya şekavete aday olan insana haşir yani öldükten sonra tekrar dirilme dersini sevgiyle, hoşgörüyle vermenin mutluluğunu yaşar  ve şükrederler. Bu nedenle hep mütebessimdir toprak ve üzerinde yaşayan mahlukat.

Ve derler ki: Esselamünaleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen buyurun gelin sergimize ve anlamaya çalışın konuştuklarımızı. Bu nedenle bazı insanlar Bahar’da insanların yüzüne bakmaktansa  rengarenk otlara, ağaçlara, böceklere  bakmayı yeğlerler. Çünkü hayatlarının en büyük dersini görüp dinliyorlardır; yeryüzünden. Evet, hayatın en önemli hakikatı olan ölümün ardından yeniden diriliş yani haşir dersini aldıklarının bilincindedirler. Sap sarı çeşit çeşit çiçekler, papatyalar, gelincikler, ateş böcekleri en çok göze çarpan  tatlı ve şirin öğretmenlerdir.

Evet, bu öğretmenler Yaratıcımıza karşı kulluğunu aksatmayan mahluklardan görebildiklerimizden sadece birkaçıdırlar.  İnsan ise öyle mi?  Hayır,  İnsanın bir cüz-i iradesi var. Cüz-i iradesiyle bazen yaratıcımıza bazen nefs-i emmaresine tabi olabiliyor. Yaratıcımızın emirlerine tabi olanları  baki  baharı barındıran Cennet bekliyor.  Şeytanın emirber bir neferi olan Nefs-i emmaresine  tabi olanları da en kötü hava koşullarını barındıran  Cehennem bekliyor. 

Evet, bu konuşmaları Bahar da yeşil elbisesini giyinen toprak yapar bize hem de her bahar da bıkmadan usanmadan sevgiyle, merhametle ve de engin emsalsiz hoşgörüsüyle. Çünkü vazifeli olduğunu bilir. Vazifesinin de naz değil ubudiyet olduğunu. Ubudiyet vazifesi bile ona ücret olarak yetmektedir.  İnsan ise mahlukatın en mükemmeli, kainattan en çok istifade edeni ve muhatab-ı ilahi olduğu halde bahar mevsiminde ki mahlukatın öğretmenliğinin farkındadır veya değildir. Neyse biz bahar da yeşil elbisesine bürünen toprağı ve üzerindekileri dinleyelim bakalım bize ne diyorlar:

Evet yeşil elbiseli ama ne yeşil elbise üzerinde renga renk otlar, papatyalar, kelebekler ve ateş böcekleri ile süslü  elbisesi yanında da sırra kadem basan dostu ağaçlar vardır. Evet, kışın mezardaki kuru kemikleri andıran ağaçlar da yeşil yapraklı ve rengarenk çiçekli elbisesini giyer ve başlarlar konuşmaya. Bu iki kadim dostun konuşmalarını görebilmek, okuyabilmek ve anlayabilmek aklı, kalbi ve ruhu rahatlatır. Çünkü gayet fasih ve cezaletli bir konuşmaları vardr. Evet, her bahar toprak, ağaçlar, otlar, böcekler, kuşlar bize haşri yani öldükten sonra dirileceğimizi anlatırlar.  Biz bu anlatımları ya dinler ya görür ya da okuruz. Fıtraten bu okuma ve dinlemelere olan ihtiyacımızdan dolayı geziler, piknikler yaparız. Piknikte ne kadar mangal derdine düşsek de gözümüz hemen rengarenk süslü çiçeklere, otlara, ağaçlara takılır. İnsanın manevi boyutunun insanı  gerçek mana da insan yaptığını idrak ettiğimiz anda mangalın başından ziyade bize öğretmenlik, mürşidlik, bilgelik yapan adına ne derseniz deyin o muhteşem yeryüzünü temaşa ederiz.

Kışın yaprağını dökmüş ve mezarda ki kemikleri andıran ağaçlar yapraklarının ve çiçeklerini giyinerek bize eğer kulluğunuzu layıkıyla yaparsanız Cennette bizim gibi  elbiseler hatta daha güzellerinizi giyeceksiniz size müjdeler olsun derler. Ağaçlar, otlar toprağa bağımlı olarak yaşarlar. Bu yaşayışlarıyla bize tevekkül, sabır, rıza, kanaat, her daim şevkle, şükürle yaşamı idame ettirme derinsi verirler. Ve verdikleri dersler hayat ve dünya mutluluğunun temel unsurlarıdır. Toprak, otlar, ağaçlar ayrıca dünyanın malına, mülküne, makamına, mevkisine güzelliğine, size verilen cismani güzelliklere bel bağlamayın vazifenizi layıkıyla yapın.

Öldükten sonra  nasıl biz her bahara diriliyorsak siz de öyle dirileceksiniz. Zaten Resulullah ne diyor size : Dört şey sende olduktan sonar elde edemediğin için gam yeme emaneti korumak, güzel ahlak, doğru söz, helal lokma. hadisini hatırlatırlar. Evet, insanoğlu senin dünyada aradığın şeyler bunlar olmalı. Gönüllerin sultanı Mevlanayı işitmedin mi  o da diyor ki; İnsana dünyada aradığı şeye göre değer biçilir.  Senin değerin aradığın şeylerin değeri ölçüsündedir. O Nedenle Resulullahın söyledikleri yaşam fenerin olsun ki değerli olasın ve değerli insanları bekleyen Cennet te ebedi olarak mutlu olasın. Unutma dünya ve içinde ki her şey fanidir. Ama bu fanilerin özellikle de senin istediğin en önemli şey ise  Beka’dır. Değerli ve baki olmak için Resulullahı her daim dinlemek zorundasın.

Çünkü o tüm mahlukatın yaratılış sebebi.  Hele o güzelim gelincikler dokunmayın bana ama beni dinleyin der gibiler. Toprakta o kadar narin gülümserler ki koparıldıktan sonra hemen yaprakları dökülür ve güzelliği kaybolur. Evet koparılan gelincik saçı kasten çekilip canı yandığı için ağlayan çocuk gibidir.  Ve bize der ki;” Ey insanoğlu! Kopartmayın beni, bakın Rabbimiz ne güzel süslemiş. Her yaşın kendine göre güzelliği vardır.  Çocukluk doya doya yaşanmalı, küçük yaşlarda niye, ama nasıl sorularının cevapları çocuğun anlayacağı tarzda anlatılmalı.  Gençlik, olgunluk, yaşlılıkta rıza-yı ilahiyi kazanmak için çalışmalısınız. Unutmayın bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık ve ölüm her insanın yaşamında ortak rota.

Bu rotadaki her dönemi en iyi şekilde geçirilmesi lazım. Mesela, küçüklükte Allah’a ve Ahirete iman la çocukların ruh, kalb ve akıl dünyaları zenginleştirilip Cennet fikri her daim aklın nuru olmalı. Nefsin arzularının azdığı gençlik döneminde geçici arzuları frenleyip onları helal dairesinde kullanmalı kendinize hakim olamadığını hissettiğin  anlarda da Cehennemi aklınızdan çıkarmamaya gayret edin. Bu dönemde ki yegane gücünüzün iffet, takva ve istikamet olduğunu unutmayın. Bu gücüde Resullulahın emanetleri olan  Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’ de bulabilirsiniz. Asrımızda da Kur’an ve Sünnet’in sadık şahitleri olan Risale-i Nur’da bulabilirsiniz. Papatyalar artık dayanamıyor, yeter artık benim o güzelim narin yapraklarımı koparttığınız. Saçma sapan nefsani arzularınız olacak mı, olmayacak mı diye.

Kaside-i Rabbaniye, Mektubat-ı İlahi  olan yapraklarımı kopartmayın, diyor.  Ama kuruduktan sonra benim yapraklarımı çay olarak içebilirsiniz. Biliyor musunuz ben müthiş bir ağrı kesiciyim. Rabbim bana öyle bir özellik verdi. Karın ağrılarına birebirim. Şafii ismini tecelli ettiriyorum. Evet ben baharda taze halimle size Hayy, Kayyum, Cemil,Sanii, Müzeyyen, Rab, Malik, Muhyi gibi bir çok ismi okutturuyorum Kuruyunca da Şafii ismini okutturuyorum.Kırmızı siyah elbiseli, uçan özellikle buğday başakları ve dikenli otları ev edinen ateş böcekleri ve çiçekten çiçeğe konan muhteşem desenli kanatlara sahip kelebeklerde bize nefsin geçici arzularının peşinde koşmak  yerine rıza-yı ilahi, takva, amel-i salih le geçirilmiş bir hayatı yaşamaya çalışır ve ihlas gücüyle muvaffak olursanız bizim gibi Cennetin bir ucundan bir ucuna Buraklarla uçabileceğimiz dersini veriyorlar.

Evet ben fani baharımızdan okuyup dinleyebildiklerimi sizinle paylaşmaya çalıştım İsterseniz muhteşem yeryüzü sergisinin davetine bu hafta sonu icabet edin. Mangalınızı da yakın, dilinize, midenize afiyet olsun ama lütfen eşiniz ve çocuklarınızla bir yürüyüş yapıp toprağın nefis takıları olan otlar, çiçekler, gelincikler, papatyalar, kelebeklerle birazcık olsun konuşmayı deneyin onları dinleyin eminim ki sizler benim duyduklarımdan daha güzellerini duyacak, görecek ve okuyacaksınız. Bu gezinizi hafızanıza kaydedin. Zaman zaman dünya imtihanından bunaldığınızda hafıza merkezinizde kayıtlı o yerlere konuşmalara fikren binip hayalen gidin. İnanın çok  rahatlayacaksınız. Özellikle de insi ve cinni şeytanlar ve nefs-i emmare niz sizi bunalttığı anlar da.  Dünya  sonrasında  baki bir baharda ebediyen yaşamanız duası ile. Baharınız mübarek olsun.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.