Ölüm öldürülmüyor.
Nerede, hangi makamda, hangi dertten olsak da olalım, kuşku yok ki öleceğiz.
Gözümüzün önünde öyle ölüm sahneleri çekiliyor ki neredeyse filmin birer aktörü gibi dâhildeyiz.
Ölen sanki ölü değil, biziz…
Yazın kışa geçişindeki tebeddülata herkes şahid oluyor.
Nasıl da o yemyeşil dallar, rengârenk çiçekler birden kayboluveriyor.
Kup kuru birer odun yığınına dönüşerek ruhu sanki kabzediliyor.
Hâlbuki bizim mevtimiz de yazın kışa dönüşümü gibi…
Film de, sahne de, aktörler de hep aynı sette çekiliyor.
Ama asıl olan bu sahnedeki yönetmenin bir ve değişmez oluşu…
Evet; dünya sahnesinin, hayat filminin yönetmeni Allah bize büyük bir inkılâp yaşatıyor.
Bazen yazı kışa, gündüzü geceyi çeviriyor.
Yetmiyor ve nasıl bizi yoktan var ediyor ve onun gibi insanı da geldiği yere geri gönderiyor.
El-mevtu hakkun… Ölüm, hak ve en gerçek olanıdır. Bizi burada durduramazlar, yolcuyuz, gözümüzün önünden kayıp gidenler gibi biz de asıl yere, olması gereken yere ‘sırayla’ gideceğiz.
Ve gidiyoruz…
İşte o gidenlerden biri daha: Baki Serhat Kamış…
Baki Serhat, halkın öyle bir sevgisini ve muhabbetini kazanmıştı ki neredeyse dost-düşman herkes onu konuşuyordu.
Yakalandığı hastalık onu öyle bir yıpratmış ve yormuştu ki sık sık helallik diliyordu.
Kendisini ölüme o kadar hazırlamış ve şartlandırmıştı ki; ‘Ben gidiyorum geride bıraktığım eşim ve çocuklarım sizlere emanet’ der gibi vedalaşıyordu.
Her ölüm haberi ile karşılaştık ama gözümüzün önünde süzülüp giden Baki gibi birine daha önce hiç şahid olmamıştım.
Baki Serhat fakir bir ailenin evladı, mütevazı bir ailenin de reisiydi.
Ölüm bu… Fakir de, reis de dinlemiyor. Vakti geleni alıp götürüyor.
Ben merhum babamdan sonra hiç kimse için gözyaşı dökmeyeceğime niyetlenmiştim.
Baki Serhat Kamış’la herhangi bir kan bağımın olmamasına rağmen gözyaşı döküyorum.
Geri de bıraktığı yetimler için hüzünleniyorum.
Ama Allah her kışın ahirine bir baharı getiriyor.
Odun yığınlarına ruh katarak tekrar neşvü nema ediyor.
Karanlık geceye neşter vurarak güneşe vazife peyda ediyor, geceyi gündüze çeviriyor.
Yani Allah dilerse karanlığı aydınlığa çevirir.
Ölüyü de diriye…
İşte inancımız o kadar kavî ve bağlı ki Baki Serhat da, buradan daha güzel yerlere gitti, bizden daha iyi yaşayacak, bizi de bekler olacak.
Başta evlatlarına kavuşmanın heyecanını elbette o da yaşayacak.
Muhakkak ve şüphe yok ki kabrin arkası bu hayat filminden daha güzel ve en gerçek olanı olacak.
Baki Serhat Kamış belki bu dünyadan ayrıldı ama Firdevs Cennetlerinde, Adn diyarlarında ebedi saadete mazhar olacak.
Kendi ismiyle müsemma ‘Baki’ kalacak.
Ne mutlu ona…