Risale Haber-Haber Merkezi
Camileri bombalayıp, cemaatleri fişleyip, Yunanistan'la kriz çıkararak kaos ortamı oluşturmayı öngören Balyoz Darbe Planı'yla ilgili soruşturmayı yürüten savcılar dün düğmeye bastı. 6 ilde eş zamanlı yapılan operasyonda planda imzası bulunan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, eski kuvvet komutanları Oramiral Özden Örnek, Orgeneral İbrahim Fırtına, emekli Orgeneral Ergin Saygun, Kafes Eylem Planı'nın şüphelisi Oramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün de aralarında bulunduğu 49 kişi sorguda.
İşte yazarların operasyon görüşleri:
Hasan Celal Güzel (Radikal Gazetesi yazarı)
Kuvvet komutanlığı yapmış kişilerin gözaltına alınmalarını doğal karşılıyorum. Ulusalcı, siyasallaşmış ideolojik yüksek yargı belki buna itiraz edecektir.
Darbeciler siyasi ikbalini bu tür ideallere bağlamış durumda. Gelişmeleri demokrasinin müjdecisi kabul ediyorum. Bu, son derece önemli ve olumlu bir gelişme. Türkiye artık eskisi gibi darbelerin yapıldığı, kolaylıkla camilerin bombalanmak istendiği bir ülke değil. Birtakım gerginlikler yaşanıyor ama sular durulacaktır. Dalgalanmadan durulma olmaz. Kahraman Türk askeri başımızın üzerindedir. Ancak cami bombalamayı, alçakça tuzaklar kurmayı planlayanlar o şerefli ordunun mensubu olarak kabul edilemez.
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak yazarı)
Çok kritik günlerden geçiyoruz. Hem demokrasi açısından hem de bu hamleye karşı gelecek hareket açısından kritik. Birçok Batı ülkesinde, Yunanistan'da, Portekiz'de, İspanya'da olanlar şu an bizde oluyor. Bu nedir? Siyasi kuvvetlerin, silahlı gücüne dayanarak darbe yapma tehdidini yok etmek.
Alper Görmüş (Taraf Gazetesi yazarı)
Sürekli şöyle bir eleştiri yöneltiliyordu: 'Yöneticiler, direktörler, bilim adamları darbecilerle işbirliği gerekçesiyle gözaltına alınıyor fakat işbirliği yapıldığı söylenen kişilere yönelik gözaltı, tutuklama yapılmıyor.' Bu aşamada soruşturmalar tırnak içinde 'darbe yapma yeteneğine sahip kişiler'e yönelmiş durumda. Bu bir eşiktir.
Hasan Cemal (Milliyet Gazetesi yazarı)
Balyoz Darbe Planı'nda ismi geçen komutanları 2003-2004 yılında Özden Örnek günlüklerinde yer alan Sarıkız, Ayışığı, Eldiven gibi darbe tertiplerinde de gördük. Bunlarla ilgili herhangi bir kuşku yok. Hatta dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, yalanlama yapmadı. Bütün darbe tertiplerinin gün ışığına çıkması lazım. Ne olup bittiği, hangi darbe tertibinin nereye kadar gittiği aydınlatılmalı, bunların hesabı yargı önünde sorulmalı. Demokrasi, hukuk devleti diyorsak bunlar açığa çıkarılmalı.
Şamil Tayyar (Star Gazetesi yazarı)
Bu süreçten sonra asker-sivil ilişkileri tekrar masaya yatırılacaktır. Bir kırılma noktası yaşanabilir. Her ne kadar hükümet böyle bir soruşturmanın müsebbibi olmasa bile bir şekilde faturayı hükümete kesmek isteyeceklerdir. Zaten Ergenekon ve Ergenekon'un TSK içerisindeki uzantıları, uzun süredir asker-sivil ilişkilerini bozmaya yönelik olarak çok ciddi provokatif tavır ve eylem içerisinde. Ne zaman asker ve hükümet arasında bir mutabakat olsa, ilişkilerde bir normalleşme yaşansa birtakım provokatif eylemlerle bu baltalanmak isteniyor.
Fatih Çekirge (Hürriyet Gazetesi yazarı)
Meslek hayatımda bu kadar geniş ölçekte, orgenerallerin, korgenerallerin vb. gözaltına alındığını görmedim. Olay 1. Ordu ve Harp Akademileri merkezinde dönüyor gibi görünüyor. Önümüzdeki dönemin en önemli sorusu şu: Balyoz planı 1. Ordu'daki hiyerarşik zincirin dışında bir hazırlık mıydı, yoksa başka bir boyutu mu var? Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Balyoz planıyla ilgili olarak 'Lanetliyorum' demişti.
Yasemin Çongar (Taraf Gazetesi yazarı)
Dün, bu toplumun demokrasi mücadelesinde bir ilk yaşandı.
Türkiye, darbeciliğin “suç” muamelesi görmediği, darbelerden hesap sormamayı alışkanlık haline getirmiş bir yarı-askerî rejim olmaktan çıkma yönünde bugüne kadarki en büyük adımını attı.
Darbeciler, balyozu bu kez toplumun taşan sabrına vurdu...
Bu noktaya gelmemizi sağlayan en büyük etkenin, toplumun aklı ve vicdanı olduğuna gerçekten inanıyorum...
Toplumun aklı ve vicdanı, kendisine “düşman” gözüyle bakan zihniyetin hükümranlığına artık sabır göstermiyor; gazetecisiyle, siyasetçisiyle, polisiyle, savcısıyla birçok toplumsal aktör “artık yeter” diyor.
O aktörler arasında onurlu askerler de var.
Tamer Korkmaz (Yeni Şafak Gazetesi yazarı)
Bazı emekli kuvvet komutanları ile "muvazzaf subayları" da içeren son büyük gözaltı dalgası...
Darbeci Ergenekon örgütüne toz kondurmayan...
Derin mi derin hadiselerin deşifre edilmesine itina ile itiraz eden, karşı çıkan...
Ulusalcı kesimin gardını bir defa daha yerle bir etmiştir.
Balyoz Darbe Planı'na "hayal mahsulü" muamelesi çekenler, şimdi ne yapacaklar?
Oral Çalışlar (Radikal Gazetesi yazarı)
Hızlı ve köklü bir değişim dönemindeyiz...
Hayal sınırlarımızı zorlayan değişimler yaşıyoruz.
Son 50 yılımıza damgasını vuran en önemli güç hiç şüphesiz Türk Silahlı Kuvvetleri. Üç askeri darbeye değişik askeri müdahalelere, askeri bildirilere muhatap olduk. Her askeri müdahale ordunun siyaset ve toplum üzerindeki hâkim rolünü daha da güçlendirdi.
Siyaset, tam anlamıyla askerin gölgesinde yapılır hale geldi. Bu durum, askeri her alanda etkin ve yetkin bir güç durumuna getirdi. Onlara kimse dokunamazdı ama onlar herkese dokunabilirdi.
50 yılda bu hegemonyaya hepimiz alıştığımız için askerlerin yasadışı faaliyet iddiasıyla gözaltına alınması, tutuklanması bize şaşırtıcı, gelmişti, geliyor...
Veli Küçük’ün bile tutuklanmasını zor olduğu günlerden, en üst düzey kuvvet komutlarının tutuklanabildiği
günlere geçmiş durumdayız.
Komutanlar gözaltına alınmaya devam ediyor. Herhalde bu bir oyun değil. Ortaya çıkan bilgi ve belgeler çok korkutucu. Umarız Türkiye, giderek askeri vesayeti aşabilecek olgunluğu gösterir, demokrasi gerçek temellerine oturacak yolda ilerler.
Taha Akyol (Milliyet Gazetesi yazarı)
Sürpriz değil... “Balyoz Harekât Eylem Planı” hakkındaki belgeleri yargı görmezden gelebilir miydi? İşte savcılar bir ay süreyle belgeleri incelediler, gördükleri hukuki tabloya göre soruşturmaya başladılar.
Tarihimizde ta Sultan Aziz’in askeri darbeyle tahttan indirilmesine kadar geriye gitmek mümkün: Askerin “Vatan kurtarıyorum” zannıyla, bu tutkunun beslediği bir siyasi bağnazlıkla siyasete müdahalesi gibi korkunç hatalar zinciri!
Çok gerilere gitmeyelim, yakın tarihteki darbeler, muhtıralar ortada!
Bu, hastalıklı bir ideolojidir. O yıllarda “Ordu göreve” diye yapılan mitinglerden geçtik, “Ordu göreve” diye üniversite senatoları da bildiri yayımlamışlardı!
Demokrasiye ve hukuka kesinlikle aykırı... Fakat sadece bu değil.
Ülkenin istikrarına, toplumsal barışa, sorunların çözümüne büyük zarar veriyor, Türkiye’ye büyük zarar veriyor!
Elbette çivi çiviyi sökmez; çözüm yolu ikidir: Biri hukuk, adil ve tarafsız yargı...
Öbürü askeri ideolojinin bu hastalığı giderecek şekilde gözden geçirilmesi.
Mehmet Altan (Star Gazetesi yazarı)
Şimdi “vatandaşlı bir cumhuriyet’e” doğru yol alıyoruz... 20 küsur yıl önce telaffuz edildiğinde büyük sövgülere hedef olan “demokratik Cumhuriyet” arzusu şimdi yolunu yapıyor...
Kemalizm’den demokrasiye, “Birinci Cumhuriyet’ten İkinci Cumhuriyet’e” geçiyoruz. Ama kimse bu süreci kolay sanmasın... Bugünden yarına olacak sanısına kapılmasın... Statüko elinden geleni ardına koymayacaktır, şüpheniz olmasın...
Madem buraya kadar geldik, bize de düşen vitesi biraz daha yükseltmek...
Demokrasinin daha hızla ve kalıcı olarak yerleşmesini sağlayacak diğer konulara ağırlık verelim ki süreç daha da hızlansın...