Genelkurmay'ın dün Balyoz darbesiyle ilgili yaptığı açıklamada "bu haberin yayınlanmasındaki zamanlama dikkat çekici" deniyor.
Balyoz'la ilgili söyledikleri bu.
Bizim Genelkurmay'ın "dikkatini" sadece "zamanlama" çekmiş. Biz bu Genelkurmay'ın dikkatini "zamanlamadan", bombalanacak camilere, o bombalama için görevlendirilen timlere, görev emir belgelerine nasıl çekeceğiz?
Ülkenin ordusu, ülkenin camiini bombalayıp, ülkenin insanını öldürecek. Askerlerin cami bombalamasını, namaza giden insanları öldürmesini "dikkat çekici" bulmayan bir ordu olabilir mi?
Paşalar, sizin ülkenizden, sizin caminizden, sizin insanınızdan söz ediyoruz. Dikkatinizi, sizin deyiminizle "akıldan ve vicdandan" yoksun bu hazırlıklara çekmek için ne yapmalıyız?
Kendi jetinizi bombalamak için plan yapılmış.
Kendi pilotunuzu öldüreceksiniz.
Size emanet edilen genç bir pilotu öldürmek için plan hazırlamak da "dikkatinizi" çekmiyor mu? Ne tuhaf bir dikkatiniz var sizin?
"Ordu camileri bombalayacaktı" haberleri bütün ülkede konuşulurken sizin "dikkatiniz", yargılanan subayların dosyasının hemen sivil yargıdan askerî yargıya aktarılması noktasına yoğunlaşmış. Aman, suç işleyen subaylar gerçek mahkemelerde yargılanmasın. Askerî yargıya alın ki serbest bırakılmaları, "ıslak imza" rezaletinde olduğu gibi "suçsuz" bulunmaları kolay olsun.
Anayasa Mahkemesi, "suç işleyen askerlerin sivil yargıda yargılanması" konusundaki yasayı iptal etti ve yasaların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemekle yükümlü bu mahkeme Anayasa'yı "açıkça" ihlal ederek, bu kararı, "gerekçesini yazmadan" açıkladı. Bir telaş var anlaşılan. Hukukçularımızla askerlerimiz elele birilerini kurtarmaya çabalıyorlar. Öyle telaşlılar ki Anayasa Mahkemesi "suç" işlemeyi göze alıyor. Anayasa'nın maddesini açıkça çiğniyor.
Ordusunun "cami bombalama" planı yaptığı bir ülkenin Anayasa Mahkemesi de Anayasa'yı çiğnemiş, çok mu? Kurumlar arası "uyum" dedikleri bu herhalde. Muhalefet de maşallah çok "uyumlu", muhalefet partilerinden hiç biri şu Balyoz darbesindeki korkunç hazırlıkları kınayıp, acilen soruşturma açılması için sokaklara çıkmadı. Bunlar bir de milliyetçi. "Kendi pilotunu öldürme" planı karşısında sessiz kalan milliyetçiler bunlar, pilot öldürülmüş, cami patlatılmış onlara ne, asker iktidarda kalsın da, gerisi önemli değil.
Patlatılacak camiler ile ilgili planlar için ağzınızı bile açmayın siz, seçim geldiğinde o camilere gidenler bunu hatırlarlar nasıl olsa.
Bizim ordunun "oyun senaryosu" dediği hazırlıklardan Güneydoğu'nun da payına bir şeyler düşüyor elbette. Güneydoğu'da "İsrail tarzı sert" yöntemler uygulamaktan söz ediyor bir general fütursuzca. "İsrail tarzı sertlikle" ne yapmayı düşünüyorsunuz Güneydoğu'daki Kürtlere?
Bu nasıl bir düşünce tarzı?
Bizim ordu İsrailli, Kürtler de Filistinli mi oluyor ordunun "oyun" planlarında?
Bunlar "tehlikeli oyunlar" paşalar. Siz kendi vatandaşlarınızı "düşman" unsur olarak görürseniz, "bölücülüğü" başka yerde aramanıza hiç gerek kalmaz, o "bölücülük" sizin zihninizde ortaya çıkar. Ondan sonra da JİTEM'ler kurulur, tetikçiler göreve getirilir, faili meçhul cinayetlerde 17 bin Kürt öldürülür. Bu kadar Kürt öldürülmesi yetmedi mi?
Bu korkunç planlar 2003 yılında hazırlandı ama 2010 yılında Genelkurmay hâlâ bu planları savunuyor. Bari bir özür dileyin, "yapılan yanlıştır, gereken hukuki önlemleri alacağız, özür dileriz" deyin. Öldürmeyi planladığınız insanların karşısına geçip de bunlar "oyun" demeyin.
Genelkurmay'ın bu "planlan" savunması, kafanın hiç değişmediğini, bu ülkedeki herkesin tehlikede olduğunu gösteriyor. "Ordu ve darbe yanlısı" olmanız bile sizi kurtarmaz, çocuğunuzu bir müze gezisine götürdüğünüzde, bir camiye gittiğinizde siz de öldürülebilirsiniz.
Sivil iktidar da artık "dikkatini" anayasa değişikliğine odaklamalı, bu "vicdansız" ve hukuksuz yapıyı değiştirmeli, hem kendi hayatlarını, hem vatandaşlarının hayatlarını, hem de ülkenin geleceğini kurtarabilmek için başka çare yok.
Bu "akıldan ve vicdandan" yoksun çılgınlığın yeniden ne zaman nereden başını göstereceğini hiç birimiz bilemeyiz çünkü.
Taraf