Kalbimin Barla’sında gezer Ceylan Çalışkanlar
Fransa’yı hiç görmedim. Fakat Paris’i düşlerken sokaklarında Suad Alkan’a ve Balzac’a rastladım. Marsilya’yı hayal ederken, Voltaire’ı hissettim. Pau’da Hugo’nun Sefiller’ini oynadım. Belçika’ya gittiğim zaman yanlış anlama ama yanımda L. Müldür’ü de götürdüm. Yine yanlış anlama ama Buhurumeryem’le dolaştım Brüksel sokaklarında. Yahya Kemal ile Endülüs’e gittim, Atik Valide’m ağladı kaldı ardımdan.
Sen Barla’ya gittikten sonra hep seni yaşadım orada. Bitmeyen mektuplarımı QinzeWings’ta, Brüksel’de, Atik Valide’de, Endüslüs’te değil, Barla’dayazdım sana.
Milletsiz şiirlerimden, illetsiz dertlerimden sonra vardığım sonuç:
Yok benim vasfettiğim ela gözlü yar buralarda.
Barla’da eskiden beri göçebe hayatı yaşanırdı. Sen bir gün Denizli’ye oradan da Emirdağ’a gittin. Hasan Feyzi ağladı kaldı ardından. Hafız Ali’nin yıldız söndü Denizli Kabristanında. Ben Hasan Feyzi ile ağladım. Hafız ali ile yanıp söndüm.
Ne zaman sonra sen Emirdağ’dan benim bağlarıma, dağlarıma, Emirgan’a göç ettin. Sanki sen Barla’da doğan, Emirdağ’da ölen, ama Emirgan’da tekrar dirilen Ceylan Çalışkan’dın. Sanki ben Emirgan’da doğan, ama Emirdağ’da ölen yalı kızı idim.
Sen bir gece bana göçtün. Bu senin için belki bir akın, bir fetih, bir füruç, bir göçtü. Ama bil ki, ben işte o gün göçtüm. O gün bu gündür de ayağa kalkamıyorum. Evet, buralarda da aynı şeyi söylüyorum: Yok benim vasfettiğim ele gözlü yar buralarda. Her ne kadar ruhum hep Emirdağ’da, bedenim Emirgan’da olsa da.
Şimdi Elveda Paris, elveda Brüksel, elveda Endülüs, elveda Emirdağ, merhaba Emirgan, merhaba Barla!