Risale Haber-Haber Merkezi
Nûbihar Derneği Başkanı Av. Mehmet Rauf Çiçek, Türkiye'ye gelen Mesud Barzani'ye Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin sözlerini tablo halinde hediye etti. Çiçek, Barzani'ye Said Nursi adına uluslararası bir sempozyumun düzenlenmesini de teklif etti.
Zehra Grubu tarafından yapılan açıklama şöyle:
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Diyarbakır’a gelen Federal Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, onuruna vermiş olduğu yemeğe, Nûbihar'ı temsilen Av. Mehmet Rauf Çiçek katıldı. Kısa bir süre önce, 21. yılını, Diyarbakır'da gerçekleştirdiği uluslararası bir sempozyumla idrak eden Nûbihar'ın, Bediüzzaman çizgisinden ilham alan bir kültür ve düşünce kuruluşu olduğu kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Nûbihar Derneği Başkanı olarak protokol masasındaki yerini alan Çiçek, daha sonra sayın Barzani’ye, Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin "Mele Seîdê Kurdî’nin Nesayihi" adlı, Kürd manifestosu niteliğindeki hitabesini takdim etti. “Ey Gelî Kurdan” diye başlayan makalenin, Arap ve Latin alfabesiyle dizayn edilmiş içeriğini, Barzani ve protokoldeki davetlilere izah eden Çiçek, Barzani’ye, Hewler’de Üstad Said Nursi adına uluslararası bir sempozyumun düzenlenmesi talebini iletti. Teklife teşekkür ederek karşılık veren Barzani, böyle bir organizasyona ihtiyaç duyulduğunu ve çok güzel olacağını belirtti.
Nûbihar’ın Barzani’ye takdim ettiği tablonun içeriğinde yer alan Bediüzzaman Mele Seîdê Kurdî'nin, orjinali Kürtçe olan makalesi:
Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi,*Sayı: 1, Sayfa: 7 22 Teşrin-i sani 1324/5 Aralık 19081
TÜRKÇESİ:
Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi,
Sayı: 2, Sayfa: 13
29 Teşrin-i sani 1324/12 Aralık 1908
(Bediüzzaman Molla Said-i Kürdî’nin gazetemizin 1 numrolu nüshasında münderic Kürdçe makalesinin Türkçesi)
Ya ma’şere’l-Ekrad
İttifakta kuvvet, ittihadda hayat, uhuvvette saadet, hükûmette selâmet var. İttihadın habl-ı metinini, muhabbetin dayanıklı halatını sıkı tutun ki, sizi belalardan kurtarsın. Güzelce kulak veriniz, dinleyiniz; size bir şey söyleyeyim: Biliniz ki üç, evet üç cevherimiz vardır ki, muhafazasını bizden istiyorlar:
Birincisi: İslâmiyet, ki milyonlarla şühedamızın kanını ona baha vermişiz.
İkincisi: Cevher-i insaniyet, ki bizi heyet-i içtimaiye nazarında insan gösterecek odur.
Üçüncü: Milliyet, ki pişevalarımızın, seleflerimizin ruhlarını mezarda şad ettirecek bir tuhfemiz ve onlarla rabıta-i ezeliye ve ebediyemiz olacaktır.
Şu üç cevhere mukabil bir de üç düşmanımız vardır, ki bizi mahvediyor:
Birincisi: Fakr, ki İstanbul’daki kırk bin hammalın vücudu o düşmanımızın numune-i tasallutudur.
İkincisi: Cehl, ki birinci düşmanımızın istilâsına büyük bir yardımcıdır. zebun-u fakr olan o kırk bin hammalın içinde binde biri bir gazeteyi okuyamıyor ki bir tarik-i necat bulsun.
Üçüncüsü: İhtilâf ve muadat-ı cahilânemizdir, ki biz birbirimizle boğuştukça bir terbiyeye bihakkın kesb-i istihkak ediyorduk. Hükûmet dahi terbiye-i vifakiye yerine tezyid-i nifaka çalışıyor, hakkımızda her nevi zulüm ve itisaf icrasına bizi lâyık görerek insafsızlık ediyordu.
Şimdi bilmeli ve anlamalıyız ki, şu üç düşmanımızı kahretmek ve o üç cevherimizi onların ellerinden kurtarmak için de elmastanmasnu üç seyf-i satı-ı celâdet bize lâzımdır:
Birinci kılıncımız maarif; ikinci, ittifak ve muhabbet-i milli; üçüncü de, teşebbüs-ü şahsî ve sa’y-i nefsîdir. Herkes nefsine itimat etmelidir ki, haricin muavenet imtinanından, tezellülden, iftikardan istiğna hasıl etsin, mezellet yükleri altında eğilmekten, her dest-i kahr-i itisafa boyun eğmekten azade kalsın.
Son vasiyetim şudur: Okumak, yine okumak, yine okumak! Sonra, birbirinizin elini sıkı tutmak, ittihad etmek, ittifak âleminde yaşamak!
KÜRTÇESİ:
“Ey Gelî Kurdan! Îttîfaqê de quwet, îttihadê de heyat, di biratîyê de seadet, hukûmetê de selamet heye. Kapika îttihadê û şirîta muhebbetê qewî bigrin, da we ji belayê xelas ke. Qenc guhê xwe bidinê, ezê tiştekî ji we re bibêjim:
Hun bizanin ku sê cewherê me hene; hifza xwe ji me dixwazin. Yek İslâmiyet e; ku hezar hezar xûna şehîdan buhayê wê dane. Ê duduyan insaniyete; ku lazime em xwe nezera xelqê de bi xizmeta 'eqlî, ciwanmêranî û insaniyeti xwe nîşanî dunê bidin.
Ê sisîyan millîyeta me ye, ku meziyetê da me; ê berê ku bi qencîya xwe sax in, em bi karê xwe, bi hifza millîyeta xwe, ruhê wan qebra wan de şad bikin. Piştî wê, sê dijminê me hene, me xerab dikin:
Yek feqîrtî ye; Çil hezar hemmalê Îstenbolê delîlê wê ye. Ê duduyan cehalet û bêxwendinî ye; ku hezar ji me da yek "qazete" nikarin bixwînin delîla wê ye. Ê sisîyan dijminî û îxtilaf e; ku ev 'edawet, quweta me wunda dike, me jî musteheqî terbîyê dike û hukûmet jî ji bêînsafîya xwe zulm li me dikir. Ku we ev seh kir, bizanin çara me ev e; ku em sê şûrê elmas bi dest xwe bigrin, ta ku em hersê cewherê xwe ji dest xwe nekin û hersê dijminê xwe ser xwe rakin.
Û şûrê 'ewil: Me’rîfet û xwendine.Ê duduyan: Îttifaq û muhebbeta millî ye.Ê sisîyan: Însanê bi nefsa xwe şuxla xwe bike û mîna sefîlan ji qudreta xelkê hêvî neke û pişta xwe nedetê. Û wesîyeta paşî: Xwendin, xwendin, xwendin... Desthevgirtin, desthevgirtin, desthevgirtin... Mela Seid