Yaygın ve kabul gören bir söz vardır. Dünya tarihine yön vermiş ‘lider’lerin hayatı anlatılırken, “Başarılı her erkeğin arkasında bir ‘kadın’ var” denilerek, o liderin annesine ya da hanımına atıf yapılır. Gerçekte de aile huzuru olmayan bir ‘ev’den başarının çıkması pek de kolay değildir.
Şirketler için de ‘insan’ unsuru çok önemli. Çalışan personeline yatırım yapan, onların dertleriyle dertlenen, onlara ‘insan’ muamelesi yapan şirketler maddî anlamda da büyür ve gelişir. Bu o kadar açıktır ki, ayrıca izaha bile gerek duyulmaz.
‘İnsan’a yaptığı yatırımla bütün dünyanın dikkatini çeken şirketlerden biri de Bill Gates’in sahibi olduğu Microsoft firmasıdır. Başarılı firmaların ortak özelliği; ‘insan’a yaptıkları yatırımlardır. Microsoft da buna güzel bir örnektir.
İki yıldır, Türkiye dahil Microsoft’un önem verdiği 7 ülkenin “sanal takım liderliği”ni yürüten Çağlayan Arkan, Microsoft deneyimlerini anlatmış. Arkan, şirketin sahibi Bill Gates’le tanışmasını anlatırken şöyle demiş: “Microsoft’a 1 Eylül 2003’te girdim. Şubat 2004 tarihinde Gates’den bir dâvet aldım. Seattle civarı bir yerde yapacağı bir strateji toplantısına benim de katılmamı istediğini söyledi. Gittim ve otele girdim. Tam toplantı odasına girerken, Gates de kapıdan çıkıyordu. Hayatımda ilk defa karşılaşıyordum. Bana baktı ve ‘Çağlayan hoş geldin. Yorgun musun? Ta kalktın Türkiye’den geldin.’ Ben şaşkınlık içinde kekeleyerek ‘çok iyiyim’ derken, o devam etti. ‘Ya sen Türkiye’de kayak yapıyormuşsun. Ben Türkiye’de kayak yapıldığını bilmiyordum’ dedi. Şimdi insana verilen değere bakın. Benim gibi toplantıda 40 kişi vardı ve bu ne demek? Gates kuşkusuz çok meşgul bir insan.(...) Ama oturmuş, çalışmış. İsmimi ilk kez bir yabancı bu kadar doğru telâffuz etti düşünün yani. Kapıda görüp tanıyacak kadar beni fotoğrafımdan tanımış. Böyle bir şirket, böyle bir kültür...” (Sabah, 27 Aralık 2009)
Arkan, firmasının ‘insan’a verdiği değeri anlatırken bir örnek daha veriyor: “Firmaların en önemli varlığı insan. Microsoft gibi bütün geleceğini insan üstüne kurmuş firmalar bu konuda çok başarılı ve etkin süreçler geliştiriyor. Microsoft’un bütün kültürü doğru insanı cezbedecek yatırımları yapmak (...) ve sonuçta da küresel liderler yetiştirmek. Siz insanın beynine kolay dokunabilirsiniz, ama kalbine dokunabildiğiniz zaman lider olarak, o insanın performansı yapabildiklerinin geometrisi değişiyor. Microsoft gibi kurumlarda herkes herkesi tanıyor ve yaptığı ve yapmadığı işleri her zaman değerlendiriyor.”
Microsoft’un başarısının altında “kişinin ‘dışı’na değil, ‘işi’ne bakması”nın da tesiri olsa gerek. Geçen yıllarda öğrenmiştik ki, başörtülüler de Microsoft’da el üstünde tutuluyor, tabiî yaptıkları ‘iş’ sebebiyle. Şirkette çalışan başörtülülerden biri de Nazan Kurt’tu. Microsoft Redmond’ta çalışan 150 Türk’ten biri. Seferihisar’da büyüyen Kurt, 5.5 yıl önce henüz üniversitede okurken, hiç de aklında yokken Microsoft’tan iş teklifi almış.
Microsoft’da çalışan başörtülü Nazan Kurt da ‘çalışma şartları’nı şöyle anlatmıştı: “İş ortamı oldukça rahat. (...) İşini iyi yaptıktan sonra, çalışma saatleri, kurallar oldukça esnek.(...) Kampusta herkes çok farklı. Yerel kıyafetiyle bir Hintliyi, ya da Çinli’yi görmek sıradan. Kafeteryada (...) vejetaryen, helâl, koşer, diyet yiyeceklere kadar her şey düşünülmüş.” (Akşam, 4 Ağustos 2007)
“İyi ve güzel” bizim yitik malımızdır, kimde ve nerede görsek almalıyız. “İnsana yatırım” da unuttuğumuz güzelliklerden biri. İnsana yatırım, İslâmın da emri değil mi?
Yeni Asya