Başbuğ yanıltıyor: Bazı suçlar elbette kuruma mal edilir

Emre AKÖZ

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, geçen gün bıkkınlık verecek kadar sık işittiğimiz klişe sözlerden birini tekrarlardı: "Kişisel hatalar kuruma hal edilemez."
"Edilir-edilmez" tartışmasından önce şuna bakmak gerekir:
1) Kurumda o suçu engelleyecek ve cezalandıracak mekanizmalar var mı, yok mu?
2) Eğer varsa; işletiliyor mu, işletilmiyor mu?
Her kurumda çürük elmalar vardır. Onları sıfırlamak mümkün değildir.
Önemli olan suç karşıtı mekanizmaları kurmak ve işletmektir.

***
Peki, askeriye ne durumda?
Dünden bugüne kurumu gözden geçirdiğimizde, örneğin akçeli suçlara müsamaha gösterilmediğini; saptama, yakalama ve cezalandırma mekanizmalarının çalıştırıldığını görüyoruz. (Bakınız; eski DKK Ora. İlhami Erdil'in yargılanması.)
Ama bazı başka suçlar için ayrı şey söylenemez. O tip suçların en önemlileri "darbe hazırlığı" ve "siyasete müdahaledir".
Örnek olarak, bizzat Org. Başbuğ'un "ciddi" dediği, "Balyoz" kod adlı darbe planını ele alalım...
Bu konuda mekanizmalar işletilmiş mi? Hayır!
Askeriyenin içinden birileri belgeleri sızdırmasa... Medyada çıkan sürüyle haber kamuoyu baskısı oluşturmasa... Sivil savcılar konuyu araştırmasa... Bu suçun üzerine gidileceği yoktu.
Nereden mi anlıyoruz?
Olay ortada: Suç 7 yıl önce işleniyor... MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'dan gazetecilere, bir sürü çevre darbe hazırlığının farkında...
Dönemin GK Başkanı'nın ve I. Ordu'nun bağlı olduğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın da sürüyle subayın katıldığı (yani "kişisel hata" denilemeyecek) bu hazırlıkları bilmemesi imkânsız.
Ama gelin görün ki koskoca kurumda kimse "darbe planı yapma" suçunun üstüne gitmiyor.

***
Ancak 7 yıl sonra olayın 5 bin sayfa tutan belgeleri medyaya sızdırılıyor.
Dikkatinizi çekerim: Onlar birer itiraf belgesi değil. Yani "yeni" değiller. Balyoz darbesinin planları, zaten yıllardır askeriyede durmakta.
Birileri alıp medyaya verene kadar suçun kanıtları raflarda, kasalarda bekletiliyor.
İşin komik yanı, darbeciler, komutanları da fişliyor:
Kimin darbeye katılacağı... Kimin soğuk duracağı konusunda... Adeta futbolcu değerlendirmesi yaparcasına, "yıldız" veriyorlar.

***
Peki, bunlar olurken TSK ne yapıyor?
1) TSK, darbecilere "kurum olarak" dokunmuyor. Yüzlerce mensubunun bildiği suçu, resmi olarak saptamıyor, yakalamıyor, yargılamıyor, cezalandırmıyor.
2) Onun yerine, Balyoz Harekâtı, yandan çarklı biçimde engelleniyor. Çetin Doğan ve şürekâsı adım atamaz hale getiriliyor.
Sonuç: Kimse cezalandırılmıyor. Darbe girişimleri engellenenler, gayet güzel maaşlarla emekli oluyor.

***
Bu sürecin anlamı şudur:
1) İlker Başbuğ'un iddia ettiğinin aksine, TSK, siyaset bilimci Samuel Huntington'ın sınırlarını çizdiği manada "profesyonel ordu" değildir. 2) Çünkü profesyonel ordu siyasete karışmaz. 3) Profesyonel ordu, mensuplarının siyasete karışmasını engelleyecek mekanizmaları kurar ve işletir. 4) TSK'nin bunları yapmadığını görüyoruz. Akçeli suçlar işleyenler cezalandırılıyor, darbecilik oynayanların cezası ise belki biraz erken emekli edilmek oluyor.
Özetle: Bu şartlar altında kurum bal gibi suçlanır. Çünkü TSK, darbecileri saptama, yakalama, yargılama ve cezalandırma mekanizmalarını işletmemiştir.

Sabah

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.