Başörtüsüne Özgürlük Yolunda: Görülmüştür

Hilal KAPLAN

28 Şubat'ı gerçekleştirenler başarılı olsaydı bugün tarih bambaşka yazılmış olacaktı. O dönem boyunca ve sonrasında mağduriyetlerinin etkilerini hâlâ hisseden kalabalıklar, yaygın olarak suçlanmaya devam edecek; onları mağdur edenlerse "vatanı mürtecilerden temizledikleri" için hayırla anılacaklardı. Ancak sonuç böyle olmadı, 28 Şubatçılar muzaffer olamadı. Lakin 28 Şubat'ın mağdurlarının neler çektiği, o dönem gerçekten ne gibi eziyetlerin halka reva görüldüğü hakkındaki tarih yazımı hâlen oldukça eksik. Ne yazılı ne de görsel alanda mevzua dair çıkarılan çalışma sayısı çok az. Oysa bir kişinin veya kitlenin tarihine sahip çıkması, kendisine sahip çıkması kadar önemlidir. Bugün, size mezkûr eksikliği bir nebze olsun dolduran önemli bir çalışmadan bahsedeceğim.

Hüda Kaya. 28 Şubat sürecinin sembol isimlerinden birisi. O karanlık dönemde, kızları Zehra Nurulhak, Gülan İntisar ve Nurcihan'la beraber başörtüsü mücadelesi için düzenlenen bir gösteriye katıldıkları için 146. maddeden idamla yargılanmış Müslüman bir kadın. 28 Şubat'ın "tanığı, sanığı ve mağduru" olan Kaya, yaşadığı sürece dair tüm deneyimlerini "Başörtüsüne Özgürlük Yolunda: Görülmüştür" isimli, iki ciltlik bir kitapta topladı. Düşün Yayıncılık'tan çıkan bu kıymetli eserde, Kaya'nın yaşadıkları kadar, o dönem diğer Müslümanların çektikleri sıkıntılara da yer verilmiş. Kitapta "zamanın ruhu"nu yansıtan medya haberleri de var ki okurken 28 Şubat'ın karanlığını iliklerinize kadar hissetmeniz mümkün...

Kitaptan Hüda Kaya'nın yargılandığı davayı ele alan Mazlum-Der'in raporundan aynen alıntılıyorum ki bu ülke nerelerden nerelere gelmiş iyice anlaşılsın:

"Ev ve işyerlerine yapılan baskınlarla gözaltına alınanların bir kısmı TCK-312/2'ye muhalefetten tutuklanarak cezaevine atılırken bir kısmı da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Ancak bir süre sonra söz konusu 75 kişi hakkındaki dava Malatya 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülmek üzere TCK 146/2 ve 146/3 maddelerinden idam talebine dönüştürülmüştü. Şahıslar anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak ve bu suça iştirak etmek suçlamasıyla yargılanmaktadırlar. Bu nedenler 51'i hakkında idam cezası istenirken 24'ü hakkında da 5 ile 15 yıl arasında değişen ağır hapis cezası talep edilmektedir."

Bir de bu akıl almaz suçlamaların o dönemki hukuk mevzuatıyla bile nasıl çeliştiğini ve yargının ideolojikleşmesinin ne gibi felaketlere yol açtığını okuyalım:

"Hukukçular, Üniversite Rektörlüğü'nün öğrencilerle ilgili aldığı bir kararı protesto etmek için gösteri yapan kitlenin, Anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışma eylemi ile suçlanarak, haklarında TCK 146. Maddeden dava açılmasını bir türlü anlayamadıklarını dile getirmektedirler. Çünkü bu eylemler ancak anayasal bir hak olan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme ve bu yürüyüşe katılma hakkının kullanımında şekli bir suç olan 72 saat öncesinde bildirimde bulunma yükümlülüğün yerine getirilmemesinden kaynaklanan 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasına muhalefet suçunu oluşturabilir. Ama bu gösteri laik düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs olarak yorumlanabilmektedir. O zaman yargıya insan hak ve hürriyetlerini güvence altına almak yerine onları kısıtlamak ve toplumu hak aramaktan vazgeçirmek amacına yönelik bir işlevin yüklenmek istediğini ileri sürenlerin iddialarının haklılığını kabul etmek gerekmektedir ki bu da yargının siyasallaştığı iddialarını güçlendirmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Daha önemlisi bu baskı ve provokasyonların toz dumanı içerisinde toplumun nasıl çok tehlikeli bir çatışmanın eşiğinden yöneticilerin değil, halkın ilerigörüşlülüğü ile döndüğü hatırlanmalıdır. İnönü Üniversitesi'nde bir zamanlar sayılarının 1600 olduğu ifade edilen başörtülü öğrenci sayısının nasıl 150'ye düştüğü ve başını açmak zorunda bırakılan öğrencilerin kişilik hakları, din özgürlükleri veya okulunu bırakmak zorunda bırakılan öğrencilerin öğrenim özgürlükleri ve hepsinin uğradığı maddi kayıpları ise hiç kimse tarafından hesaba katılmamaktadır. Çünkü yöneticilerimiz başlarını açtırdıkları öğrenci sayısıyla övünmekte ve ödüllendirilmektedir."

Hüda Kaya, 28 Şubat süreciyle hesaplaşabilmek için elinden geleni yaptı, yapıyor. Ya biz?

Yeni Şafak

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.