İç ve dış güç odaklarının Türkiye’yi, PKK terörüyle örtülü işgal çabaları etkili sonuç vermedi.
Bu defa, kırk yıldır hoşgörü aldatmacasıyla sinsice beslenen Gülen Örgütü eliyle namertçe bir işgal operasyonu devreye sokuldu.
Batı,Türkiye’yi dize getirememiş olmanın hayal kırıklığıyla nesebi gayrı sahih bir darbenin ebeliğene soyunmuştur. Bundan önceki darbelerde olduğu gibi, son darbe operasyonunda da, başta ABD olmak üzere Batı’nın ayak izleri vardır ve suç üstü yakalanmışlardır.
Bazı Batı’lı kurumların sözcüleri, Türkiye üzerindeki hevesleri için, sivil istikrarı tahribe soyunmuş adi birer tetikçi ağzıyla konuşmaktan kaçınmıyor. Türkiye, hem içinden çıkan bir örgütün, hem de “müttefiklerinin” el ve işbirliği ihanetiyle karşı karşıyadır.
Büyük bildiğimiz devletler, uluslararası topluluklar, Türkiye’ye tuzak kurmada ne kadar ahlaksız olunabileceğinin örneğini veriyorlar. “Müteffikiz” diyerek, gözümüze baka baka işbirlikçi ajanlarıyla geleceğimizi ve kuyumuzu kazmaya çalışıyorlar.
İttifaklar, üye devletler “beka” sorunu yaşamasın diye kurulur. İttifaklardan, karşılıklı güvenlik ihtiyacını karşılaması beklenir. Müttefikini “beka” sorunu yaşatacak operasyonlara açıkça destek veren sahte müttefike kimsenin ihtiyacı yok. Batı dünyası, 15 Temmuza verdiği destekle müttefikliği anlamsız bir kavram haline getirmiştir. Darbeye kol- kanat geren tavrıyla Batı, Türkiye kamuoyundaki güvenini sıfırlamıştır.
Bölge coğrafyasında rol kapmak isteyenler için bundan sonrası artık hiç kolay olmayacak.
Ortadoğu’da okul, hastane, kadın ve çocuklara varıncaya kadar masum katleden koalisyon güçleri, bu yaptıklarıyla bölgede hakimiyet kurduğunu sanmamalıdır. Silah sanayini besleyip, ölüm ticareti yaparak sadece nefret üretiyorlar. Ne var ki, bu durum sonuna kadar böyle gitmeyecek. Batı, küllerinden yeniden doğmaya namzet diri ve bölgesel bir iradeyi karşısında görmeye hazır olmalıdır. İnsanlar insanca yaşama talep ettiğinde, silaha sarılıp ölüm kusan güçler, işi daha da zorlaştırıyor, şansını da zor sokuyor.
15 Temmuz, sadece Türkiye’nin değil, bütün mazlum milletlerin yeniden ayağa kalkışının yeni ve güçlü bir işaretidir. Türkiye’deki demokratik refleks, saldırgan, doymak bilmez bir yayamlığa karşı bütün toplumların dilini çözmüş, bölgenin suskun kitlelerinden işgal ve sömürüye tepkiler yükselmeye başlamıştır.
Batı’lı güçlerin attığı her bombanın açtığı çukur, bundan sonra emperyalizmin müstakbel mezarı olacaktır.
Her işini silahla görmeyi yol edinen Batı, artık fazla şansı kalmadığını bilmeli ve görmelidir.
Ektiği nefret ve ötekileştirme tohumları, her yerde hayatı zehirleyen filizler veriyor. Başlarına terör olarak patlıyor.
İleri teknoloji ürünü silahlar, güvenlik sağlamak bir tarafa, her yerde güvenliği tehdit ediyor, sosyal tehlikeleri besliyor.
Saldırılarda her şeyini ve bilhassa gelecek umudunu kaybedenler, şimdiye kadar bedenleri dahil her şeyi feda edebilceklerini fazlasıyla kanıtladılar. Batı bunu görmemekte direniyor. Ortadoğu’da sükuneti sağlamak yerine, saldırılarını meşrulaştırmak için, bölgede ürettiği terörü, saldırılarına bahene tutuyor. Bununla da kalmıyor, müttefik olmayı anlamsız kılan darbe tertiplerini açıkça destek veriyor. Bu durum, Batı için bir zihniyet çürümesidir. Batı’yı çökertecek habis bir mikroptur. Said Nursi’nin, medeniyet boyutunu kaybetmiş “Dünyanız başınızı yesin ve yiyecek” sözüne kendi elleriyle davetiye çıkarmaktır.
Batı, Ortadoğu’da derinleşen ve dünyada terör üreten sonuçlar karşısında, “nerede hatam yaptım” demesi gerekirken, kendisine yeni saldırı gerekçeleri üretiyor. Bu durum, sonu gelmez kanlı bir sarmaldır. Kendisini ve toplumları böyle fasit bir daireye hapseden Batı , kapıldığı korku ve vehimle, daha dünyada iken cehennem azabını yaşıyor.
Uluslararsı ortak yapım olduğu açıkça görülen 15 Temmuz darbesine karşı, Türkiye toplumunun ve ona destek veren bölge halklarının tepkisi şunu göstermiştir : Ortadoğu’nun ihtiyacı silah, darbe, terör ve kaos değil, istikrar ve demokrasidir. Bütün dünyada, barışın adı ve sahtekarca istismarı değil, kendisi lazımdır. Demokrasileri tahrip edip, zulüm ve terörü azdırma kimliğine soyunan Batı, geleceğini ve şansını zorluyor.