Batı medeniyeti ve İslâm âlemine bir uyarı

Emre SESSİZ

Ah Mısır ah!.. Sinemiz yanıyor. Dem ve damarlarıma kadar darbeyi hissettim. Üzülüyorum ama nafile. Yürürken darbeyle yürüyorum, uyurken darbeyle uyuyorum. Uyumak ne kelime uyumak nedir bilmiyorum. Gözlerime uyku girmez oldu. Zira gözlerimde artık sen varsın Mısır, sen varsın Mısır, sen varsın Mısır.

Batı(Avrupa ve ABD zihniyetiyle islam düşmanı olan tüm kurum ve kuruluşlar), hiçbir zaman kendisi için istediğini islam âlemi için istememiştir(Masum olan ve vicdanı hâlâ çürümemiş bir kısım azınlığı bu hükümden hariç tutuyoruz.).

Mısır yönetimine yapılan darbe, Türkiye'nin zaafiyetinden kaynaklanıyor. Şayet biz, ABD kadar, bölgemizde güçlü olabilseydik diğer devletler bizim ağzımızın içine bakıyor olacaklardı. Ama inşallah o günler de yakın. Çünkü nurunu Allah tamamlayacaktır. Fakat biz bu nurun neresindeyiz?

Mısır yönetimine yapılan bu darbe, filhakika halka yapılmıştır. Mesaj ise iki gruba verilmiştir:
1- Mısır'daki (gelecek demokratik ya da anti-demokratik) yönetimlere

2- Çevredeki Arap devletlerine.

Verilmek istenen mesaj şudur: "Bizim istediğimiz gibi olmazsanız, dik duracağım derseniz desteğimizi hakketmezsiniz, size köstek oluruz; sonucunuz da bu olur."

Evet darbenin o soğuk hazan rüzgarını ensemde hissettim. Mısır'da yaşanan bu darbe, utanılacak bir melun iş iken birileri kalkıp sevinç naraları atıyorsa bu üç nedene bağlıdır:

1-Süreçle ilintili olarak darbenin ne kadar çirkin sonuçlar doğuracağının bilinmemesi, yani katı bir cehalet.

2- Meşrutiyetin(Demokrasinin) değerinin bilinmemesi, yani cehûliyyet ve nankörlük.

3- Geçmişe bağlı olarak ideolojik nedenlerden dolayı demokrasinin hazmedilemeyişi, yani iman zaafiyeti ya da küfür taraftarlığı.

Darbenin sonuçları süreç içinde anlaşılacak, zamanla görülecek. Bekleyip göreceğiz. Şu kadarını şimdiden söyleyebiliriz ki demokrasiyi hazmedemeyen bir grup iyi niyetli cahiller ise demokrasinin değerini zıddıyla anlayacak.

Bu darbe vesilesiyle iki gerçek, güneş gibi ortaya çıktı:

1- Batı zihniyeti demokrasiyi ister ama kendisine ister, hem de en güzel halini. Fakat kendisi için istemediği her ne varsa ve bu onun çıkarınaysa bizim zarara gireceğimizi bildiği her şeyi bizim için ister; bu onların zihniyetinin gereğidir ve gayri müslim devletlerin gayri resmi politikasıdır bu.

islam âlemine ise yine islam âleminden aldığı cumhuriyetin, demokrasinin gelmesini (ismen gelse bile hakikaten) gelmesini istemez. Bu değerleri bizden aldılar/alırlar, karşılığında ise darbeci, despot, diktatöryal yönetimlerin gelmesini istediler/isterler; bunun için de ellerinden geleni artlarına koymadılar, koymazlar, koyamazlar.

2- Batının istediği tarzla yönetilen islam ülkelerinin(halkları çoğunluk olarak müslüman olan ama müslümanca yönetilmeyen devletlerin) idarecileri ise her zaman demokrasiden korktular ve diktatör ruhlu insanlara çanak tuttular, onlarla hem-dem ve hem-pa oldular.

Yukarıda zikrettiğimiz şu iki gerçek karşısında Türkiye ne yapmalı? Asrın mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi hz. 19.YY'ın hemen başında bu konuda Suriye Şam Emevi Camii'nde bir hutbe vermiş ve on binden fazla insan ile yüzün üzerinde alim, bu hutbeyi dinlemiş ama maalesef gerekli dersi alamamıştır. Bari şimdi dinleyelim, bakalım ne diyor?

Bediüzzaman'a göre Türkiye ve islam âlemi öncelikle kendi içinde şu üç düşmanla savaşmalı:

1- Cehalet (sosyal, psikolojik ekonomik, coğrafi, uzay bilimleri noktasında ve fıkıh, kelam, tefsir, hadis sahasında ilimsizlik, bu iki cenahı kalbine ve aklına sokan dindar bilim adamları, mütedeyyin siyasetçilerin olmaması.

2- Zaruret(Bireysel ya da toplumsal anlamda fakirlik, ekonomik zayıflık, ticaret yerine memuriyetin teşvikiyle sermayeye zarar ve bahanecilik)

3- ihtilaf(muhalefet olma hastalığı ile şeytanın ortak noktalarda buluşmamızı engellemesi)
Peki bu üç düşmana karşı silahımız var mı? Varsa hangi silahlarla savaşacağız? Evet, üç silahımız var, ama kullanmazsak Batı o üç silahı kullanmaya devam edecek ve o silahlarla bizi sindirecek. O üç silah ise şunlardır:

1- Marifet(Allah'ı da anlatabilecek şekilde fen ve din ilimleri, alimleri olmalı)

2- ittifak(bir ve birleşik olma, birliğin gerektirdiği şekilde üç düşmana karşı aynı üç silahı kullanma ve paylaşmalıyız)

3- Sanat(Sanayi, endüstriyi ilk iki madde ışığında kurmalı ve geliştirmeliyiz)
Bu üç silahı kullanacak olan ilk devlet, Türkiye'dir. Çünkü o merkezdir. (Bu cümleyi ülkenin adını değiştirerek her devlet ya da halk söyleyebilir) Aksi durumda islam âlemi olarak Batı'nın elinde meçhule giden bir sandal; edilgen, meful, pasif ülkecikler olarak kalacağız. Zaten Batı'nın da istediği bu değil midir? Aktif değil pasif, fail değil meful, etken değil edilgen gençler ve küçük küçük devletçikler. Amaç ne mi? Amaç şu üç kelimede gizli: Böl, parçala, yut. Biz ise buna karşı uyanık olacağız ve bu sese kulak vereceğiz:

"Bizim üç düşmanımız vardır: cehalet, zaruret, ihtilaf. Bu üç düşmana karşı üç silah ile mücadele edeceğiz: Marifet, ittifak, sanat.", "Ümitvar olunuz!.. Şu istikbal inkılabatı içerisinde en yüksek gür sada, islam'ın sadası olacaktır."(Bediüzzaman)

M.Akif Ersoy'un şu şiiriyle sözümüzü sonlandıralım:
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git!, diyemem aldırırım .
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.