Korkusuz bir Mücâhid, Nurun bir kahramanı,
Üstadının yanında; geçti bütün zamanı.
Hizmetin bir işçisi, her bir işe koşardı,
Üstadının yanında; Mutlu, mes’ud yaşardı.
Rüyada vasıl olmuş, Üstadına ilk önce,
Hizmette karar kılmış, artık bütün ömrünce.
Daha ergen yaşında, hizmete tâlib olmuş,
Olur/olmaz kendini, Afyon hapsinde bulmuş.
Kur’ân’ın yazısını, hapiste öğrenmişti,
Gardiyanlar korkutup, tehditler eylemişti.
Üstad teselli verip; “Korkma! Şükret Allah’a,
Allah gönderdi seni, kederlenme bir daha.”
Yazdığı Risaleye, Üstad dua yazardı,
“İsm-i Âzâm hürmetine, bu Risaleyi;
Yazan, bu Bayram’ı; Cennet-i Firdevsine;
Ebedî saâdetine, mazhar et Rabbim.” Derdi.
Kasap Tahir; eşkıya, kafaları koparmış,
Demir prangalar da, her tarafını sarmış,
Üstüne-üstlük, bir de; i’dâm cezası almış,
Bu hâl üzere iken; Üstad’a selâm salmış.
Üstad’a hürmet edip, O’dan medet dilemiş,
Üstad: “Sen namaza başla! Gerisi kolay,” demiş.
“Ben sana dua edeceğim, sen kurtulacaksın,
Sonra; Nurlu, huzurlu, bir insan olacaksın.”
Namazına başlamış olmuş, mûnis bir insan,
O te’sîrli sözlere, bî-gâne kalmaz vicdân.
İ’dâm dönmüş müebbed’e, af çıkınca kurtulmuş,
Allah’ına mutî’ kul, iyi bir insan olmuş.
Askerlik gelip çatmış, gitmiş Bayram askere,
Kore’ye asker lâzım, hemen koşmuş cepheye
Üstadından vazife; Külliyat götürecek,
Üstadın selâmıyla; Kumandana verecek.
Kumandan vedâ etmiş; bu hayatı fânîye,
Külliyat yerin almış; konmuş Kütüphaneye.
Üstadın Cevşen’ini, taşımış üzerinde,
“Korkma, hatırla beni; bir zorluk gördüğünde.”
“İnayet altındayız, Allah yardımcın olsun,
Sen; emir-ber bir nefer, Allah’ına bir kulsun.”
Cephede namaz kılar, Ezan-Kâmet ederdi,
Koreliler beğenip, O’nu taklit ederdi.
Üstad’a anlatınca; O’nu tebrik etmişti,
“Kore’de İslâmi fa’âliyetler, başladı.” Demişti.
Üstadının duası, Cevşen, Nur’un himmeti,
Mahfuz etti, sakladı, düşmana göstermedi.
Orda onun ruhuna, yasinler okumuşlar,
Hizmeti bitmemiş ki; yanlarında bulmuşlar.
Tehir edilen ölüm, gurbette gelip buldu,
Hep hizmete koşturan, aziz, müşfik bir kuldu.
Kore’nin O Gazisi, Mazlûmen Şehîd oldu,
Makamların yücesi, ulvî bir makam buldu.
Üstadın vefatında, öldüğüne kanmamış,
Ağabeyler öldü demiş, O; yine inanmamış
O: Üstadının kabrinin yerini bilenlerden,
Yıllar-yılı nöbeti; sadık, bekleyenlerden.
Barla kabristanında, Üstadına pek yakın,
Kabre vardığınızda, dua, selam bırakın.
Sıddık Süleyman, Mustafa Çavuş, Şamlı Tevfik,
Hepsi O’nun komşusu, hepsi de, azîz refik.
Kara, kavak yelini, servilere eş etmiş,
Bu Azîz, ağbeyleri, yanına yoldaş etmiş.
Barla’lılar ruhuna, Mevlid’ler ediyorlar,
Bütün Nur Kardeşlere, buyurunuz! diyorlar.