Allah’a (cc) hamd ve şükür olsun ki; bereketiyle bereketlenip, feyzinden istifade için gayret sarfettiğimiz mübarek Ramazan ayını geride bırakıp bayrama kavuşmak nasip oldu.
İnşallah bayram günlerimizi gerçek anlamda bir ‘bayram’ olarak idrak eder ve kadrini, kıymetini biliriz.
Bilindiği üzere bayram günleri; kardeşliğin, sevgi ve muhabbetin zirve yaptığı günlerdir. Ramazan bayramını bu düşüncelerle idrak ederken, bu bayramı da buruk geçiren din kardeşlerimizin olduğunu unutmayalım. Uluslar arası ifsat şebekelerinin gayreti sonucu hemen her yıl bazı İslâm beldeleri bayramı huzur içinde idrak edemiyor. Geçen yıl Afrika ülkelerindeki kardeşlerimiz bayramı sıkıntı içerisinde idrak ederken, bu sene de başta komşumuz Suriye olmak üzere bazı İslâm beldeleri yangın içinde bir bayram idrak ediyor. Aynı zamanda uzun yıllar gözden ve maalesef gönülden uzak kalan Arakanlı kardeşlerimiz de bu sene büyük bayram idrak ediyorlar. Oysa dünyada yaşayan bütün Müslümanların bayram sevincini idrak etmeleri en temel haklarından biridir. Maddî ve manevî gayretlerimizi arttırabilirsek ‘buruk bayram’ geçirenlerin sayısı azalır, belki de hiç kalmaz.
Ülkemizde de terör kaynaklı ciddî sıkıntılar var ve bu sıkıntılar bayram sevincini gölgeliyor. Geçen gün bir milletvekili terör örgütü mensuplarınca ‘kaçırıldı/misafir edildi’. Sonrasında ise bölgeye giden kalabalık bir konvoyun yolu da yine terör örgütü mensuplarınca kesildi ve terör örgütü mensupları belki de ilk defa ‘fotoğraf’ verdi. Gazetelerde yer alan haberleri görenler, sanki ‘güvenlik güçleri’ yol kontrolu yapmış sanacak. 50 araçlık konvoyu durduran örgüt mensupları ‘yarım saat’ propaganda yaptıktan sonra ‘bölge’den ayrılmış. (Akşam g., 18 Ağustos 2012)
Bu manzara, terörle mücadelede bir yerlerde yanlış yapıldığını akla getiriyor. Terörle mücadelede sürekli ‘sınır ötesi’ gündeme geliyor, ama sınır berisinin de temiz olmadığı belli. Dünyanın en zor işlerinden biri terörle mücadeledir. Hele bu terör ‘vur, kaç’ taktiği uygulayan bir terör örgütü ise mücadele daha da zordur. Bütün bu zorluklar bilinmeli ama terörün üstesiden gelecek çalışmalar da mutlaka yapılmalıdır. Aksi halde ‘terör tehdidi’ altında bir ülkede huzurlu bir bayram idrak edilebilir mi? Bayram sonrasında ilk iş olarak bu meselelerin daha ciddî ve etraflıca konuşulup hâl çarelerinin aranması temennimizdir.
Arakan’da yaşayan Müslümanların sıkıntıları gündemimizi meşgul etti, ama dertli olan İslâm beldesi sadece Arakan’la sınırlı değil ki. Yerle bir olan Irak ve Afganistan’ı unutabilir miyiz? Unutmamamız icap eder, ama maalesef bu yerlerin unutulmuş bir hali var. Nasıl ki komşumuz açken biz tok yatamayız, aynı şekilde dünya gemisindeki komşularımız sıkıntılar, fakirlik ve sefalet içerisinde yüzerken biz huzurlu bir bayram idrak edemeyiz.
Geride bıraktığımız Ramazan ayı boyunca güzel yardımlaşma sahneleri yaşandı.
Köylerinden şehirlerine kadar yeryüzü bir anlamda ‘iftar sofrası’na benzedi. Açılan kampanyalarıyla hatırı sayılır yardımlar toplandı ve muhtaçlara ulaştırıldı. Bayramdan hemen sonra çok daha organize yardım kampanyalarının açılması gerekir. Ki, gözden uzak ve maalesef gönülden de uzak kalan Müslüman kardeşlerimizin derdine bir nebze olsun derman olabilelim... Yardım için bir dahaki seneyi, bir dahaki Ramazan’ı ve bir dahaki bayramı beklemeye gerek yok.
İnşallah kavuştuğumuz bu bayram günleri muhtemel terör haberleriyle bozulmaz ve kararmaz. Bu vesile ile Ramazan Bayramını bir defa daha tebrik ederken, “İttihad-ı İslâm”ın temin edildiği gerçek bayramlara kavuşmayı arzuladığımızı ifade etmek isteriz. İslâm dünyasının gerçek bayramı, kalplerin ve ülkelerin “İttihad-ı İslâmının” temin edilmesine bağlıdır. Bu temin edilebilirse inanın ne Arakan’da, ne Afganistan’da, ne Irak’ta ne de Suriye’de mazlum ve mağdur insan kalmaz.
“Uluslar arası ifsat şebekeleri”nin “İttihad-ı İslâm”ın temin edilmemesi için yeni tuzaklar kurmasının sebebi de zaten bu değil mi?
Yeni Asya