Belki çocukluğumuzun tahta salıncaklı, şeker macunlu o ‘şen’ bayramlarına uyanmayacağız. Belki kırmızı rugan ayakkabılarımız yok bu bayram, gölgesinde gözlerimizin sabaha kadar ışıldadığı. Belki mendillere sarılmış yürekler konulmayacak avuçlarımıza. Belki bayram namazından önce hazırlanıp bekleşmeyeceğiz seninle baba yollarında.
Ne “Bugün bayram...” laylaylay eşliğinde avluda ki kahvaltılar. Ne amcamlarda bütün ailenin toplandığı sofralar, kuzenlerle el öpmek için girdiğimiz uzun kuyruklar. Göz göze gelip evden kaçmak için kolladığımız fırsatlar. Ne çocuk sesleriyle çınlayan, gölgesine çocuk renkleri düşmüş sokaklar…
(Önce sen büyüdün, ama en çok beni büyüttün…)
Büyüdük,
Bir daha olmayacaktı ışıltılı bayram sabahları, çocuk yüreğimize salınmış bayram umutları…
Sen olmayacaksın mesela bir örnek bayramlık giydiğim. Bayram yerlerinde eteğini çekiştirdiğim. Sen olmayacaksın ellerimden tutup, her nazımı çeken. Harçlığını benim isteklerime sarf eden. Sen olmayacaksın çocukluğumu en çok yaralayan, çocukluğumu en çok anlamlandıran.
(Geçenlerde Kızkardeşler Haftası diye bir ilan gördüm. Kardeşliğin günü mü olurmuş? Kardeşliğin ömrü mü olurmuş?)
Bayramlar da değişti, biliyor musun?
Sana.
2011.2012. ya da gittiğinden bu yana…