"Takva sahipleri dışındaki bütün dostlar, o gün birbirlerinin düşmanıdır." (43/67)
1- Dostluk, ağır yüktür, ağır akittir. Allah'tan korkarak, O'nun kanunları doğrultusunda hareket etmek ve böylece O'nun koruması, O'nun himayesi altına girmek anlamına gelen "takva" halli yüklenmenin dışında bu ağır yükü omuzlamanın, böylesi ağır bir akde vefa ile onu ebediyete, onu sonsuzluğa taşımanın imkânı, ihtimali yoktur.
2- Dostluk, birbirini korumak, kollamak; iyiliğe teşvik etmek, kötülükten sakındırmaktır. Bu mahiyetten yoksun dostluklar, geçici hazların, suni zevklerin uyutmasıyla, aldatmasıyla bu dünya hayatında dostluk sanılsa da ölümle birlikte gerçek ortaya çıkacak, olanın dostluk değil, hakikati kavramaya engel oyalayıcı bir düşmanlık olduğu görülecektir. İşte o zamandır ki, faydasız feryatlar yeri-göğü inletecek, "Keşke filanı dost edinmeseydim"(25/28) pişmanlığı birer zıpkın olup sahiplerinin yüreğini delecektir.
3- Allah için olmayan dostlukların beka dokuları eksiktir. Takva, dostluklara da beka dokusu giydirir. Geçicilik, nimeti zıddına dönüştürdüğü gibi, dostluğu da düşmanlığa çevirir. Allah için olsa ebedi de olur; dostlar dostluklarında baki kalır.
4- Takva, tekvini- teşrii ilahi kanunların tümüne uyumlu davranmak demektir. Takvada, hissi boşluklar olmadığı gibi akli, mantıki boşluklar da yoktur. Takva üzerine kurulu dostluklar için de durum aynen böyledir. Bu sebeple de takva dostlukları dolu dolu yaşanır, layık olduğu için de ebedi kalır.
5- Mutlak ve Hakiki dost ancak Allah'tır. Diğer dostlar, bize Hakiki ve Mutlak Dost'u, buldurucu, mutlak dostluğu anlatıcı birer vesilelerdir. Sınırlıdırlar, içlerinde potansiyel düşmanlık taşıyabilirler. Dostluk mutlak olunca düşmanlığa yer kalmaz, hakiki olunca mecaza dönüşüp bozulmaya yüz tutmaz. Mutlak Dost'a ise ancak takva ile ulaşılır; dostluğun hakikati de yine ancak takva ile kazanılır.
6- Mutlak Dost'a bağlılık, O'na dost olan her varlığı da dost kişiye dost yapar. Düşmanlık, O'na düşmanlık edenlerle sınırlı kalır. O'nun için olan düşmanlık ise mecaz olur, şefkate, acımaya inkılap eder. Görünüşte düşmanlık da olsa, ötede dostluk semeresi verir; tarafları cennette bir araya getirir, onlara zevkli sohbetler ettirir.
7- Mümin, müminin aynasıdır. Birinde ne varsa diğerinde yansır. Mahiyette mevcut donanımların tümü diğerine aynen akseder. İyilikler, güzellikler, hayırlar nurani olduklarından yansımalar, aslın özelliklerini bütüne yakın keyfiyette taşırlar. Kötülükler, çirkinlikler, şerler ise kesif olduklarından yansımaları da kesiftir, görüntüden öte bir anlam ifade etmezler. Sıradan müminde değişebilen, asıldan çok gölgeyi andıran güzel haller, olumlu sıfatlar, takva ehlinde, gölge değil asıldır; geçici değil sabittir. Bu durum takva ehlinden bir diğer takva ehline yansıyan ve en güzel hasletlerden biri olan dostluk için de aynen söz konusudur. Buradaki köklü dostluk ötede de varlığını sürdürür. Dostluk nurani olduğu için yansımalar da tam ve eksiksiz olur. Takva ehli olmayanların dostluklarında ise bu garanti yoktur.
8- Kalıcı dostluk arayanlar tercihlerini kalıcı dostlardan yana kullanmalıdırlar. Mademki Rabbimiz o dostların takva ehli arasında olduğunu haber veriyor. Beyhude yorulmak, başkasında yanılmak manasızdır. Dostlar mutlaka takva ehli arasında aranılmalıdır.
Pek çok güzellik yanında dostluğu da içerdiği için şu mübarek bayram gününde bilinenleri bir de ben hatırlatmak istedim. Bayramınızı, Mutlak Dost'a ulaşarak ve hakiki dostları bularak taçlandırmanız duasıyla.
Bugün