Gündüzü müjdeleyen Fecr-i sadıkın teyakkuzu ile uyandıran sabah namazını, ardından başlayan bir bayram sabahını, nasip ettiği için Rabbime ne kadar şükretsek azdır.
Sabah namazı ile uyanan alem, ferahlıkla canlanan duygularımız, huşu ve tekbir ile namaza duran cismimiz ve ruhumuz, bir bayram namazının hazırlığındadır.
Bayram namazına giderken, rahmet ayını tamamlamanın huzuru ve şükrü ile düşünmek, sağlıklı bir şekilde camiye gitmek, hür ve meşru bir ortamda yaşamak ve mümin kardeşlerimizle saf tutma çabası ile omuz omuza vermek en büyük lütuf.
İmanla, şevkle, şefkatle düşündüren vakitlerdir bu anlar. Kalbin genişlediği, sürurun sürur kattığı, sükunetin derinleştiği, bayramın bayram olarak kendini yaşattığı bu ulvi hisler, cemaatler birlikte bayram namazına hazırlanmanın verdiği yüksek şuur esintileri oluşuyor o beraberlikte.
Derdimiz, ortak ızdıraplarımız oluyor. Gözyaşlarımız İslam’ın maruz kaldığı tehlikeler için akıyor. Bayram namazının hutbesini dinlerken, kendiniz olmaktan çıkıyorsunuz, İslam’ın fütuhatı için, sıkıntı ve zulümlerin def olması için buruklaşıyorsunuz, yutkunuyorsunuz ve sabahın melteminde rahmani bir esintinin sardığı cemaat ruhunda İslam’ın ve insanlığın istikbalini ümit ediyorsunuz, dua ediyorsunuz, yalvarıyorsunuz ve silkiniyorsunuz.
Namaz ve dualar tamamlanıyor, solumdaki gençten sağımdaki orta yaşlıya doğru müsafaha ile bayramlaşıyoruz. Sonra diğer mümin kardeşlerle muhabbet dalgaları devam ediyor.
Cami çıkışında simit ve gül alıyoruz. Biri mideye diğeri kalbimize uzanan birer temsil. Maddi ve manevi ihtiyacın tedarik ifadesi olan simit ve güller yanında evden götürdüğümüz seccade ile birlikte ellerimiz dolu hanemize yöneliyoruz.
Seccade, gül ve simit, bayramı bayramlaştıran ruhani, kalbi ve maddi üç unsur.
İki aziz dostla ayaküstü Alak suresi ve Risale mesajı üzerinde kısa bir sohbet yapıyoruz. Münir bey, İbrahim bey ve kıymetli yavruları Fatih ve Taha ile bayrama has bir iklim içinde ayrılıp hanemize dönüyoruz.
Elimizdekileri, Peygamberimizin o eşsiz tabiri ile “babasının annesi”ne veriyoruz. Karşılanmanın şükrü ile bayramlaşıyoruz. Bu arada Sultanahmet camisindeki canlı yayına bakmaya çalışıyorum. Son duayı ellerimizi açarak iştirak ediyoruz. Diyanet işleri başkanımız muhterem Mehmet Görmez hoca, bayram geleneğini yine Sultanahmet kürsüsünden ikmal ediyor. Dua sonrası camide müminlerle bayramlaşıyor. Minberi, mihrabı ve kürsüyü bize cezbettiren ve camiyi sevdiren, üstelik modern zamanların çocuklarına tebessümle sevdiren hocamız, ilmin izzetine ve hilmin zarafetine çok iyi bir mümessil olmanın ferahlığını ekranda bize bile hissettiriyor.
Sonra beynimiz ellerimize, o da parmak uçlarına mesaj geçiyor. “Beni yaz” diyor. Bu satırlar ortaya çıkıyor.
Aklın Arafat’ta, Kalbin Müzdelife’de, şuurun Mina’da ve vicdanın Kabe’de fıtratla buluştuğu Kurban bayramına hazırlanan bir bayramdır Ramazan bayramı.
Peygamberimize ve şahsında ümmetine özel olan Ramazan orucu ve Kadir gecesinin lütfu ve keremi, Ceddül enbiya hazret-i İbrahime bizi bağlayan Kurban’a kadar bizi Kurban edecek, karip kılacak yeni bir bayrama açılan penceredir Ramazan ve bayramı.
Bu bayramdan Kurban bayramına uzanan sürecin de İslam aleminin bahtını açacak bayramlara, sükunete ve inkişafa vesile olmasını en karibuzzaman bir an ve lahza olarak ızdırari bir hal dili ile İslam aleminin bu perişan halden çıkmasını Rabbimize arz ediyoruz.
Bayramımız bayram ola, huzurumuz huzur ve saadetimiz kulluk ola.
Mısır, Suriye, Tunus, Filistin, Arakan, Sincan ve diğer İslam toprakları başta olmak üzere bütün insanlık coğrafyasındaki fitne ve fesatları, baskı ve terörü def etmesini Rabbimizden diliyoruz.
O zaman bayramlar bayram, kelimeler kavram, bireyler hür, vicdanlar teskin olur.
Şimdi dua ile bayram vakti. Bayramınızın içinizdeki manaya kuvvet vermesi duasıyla, bayramınızı tebrik ederiz.