Üstün zekalı ve özel yetenekli çocukların güçlü hafıza, yüksek sportif beceriler, resim çizme, liderlik ve sözel zeka gibi yeteneklere sahip olduğunu belirten Kars, Dünya Sağlık Örgütüne göre bu çocukların sayısının nüfusun sadece yüzde 2'si kadar olduğunu aktardı.
Kars, üstün zekalı çocukların akranlarından farklı olarak birkaç işi aynı anda yapabileceğine dikkati çekerek, "Bu çocuklar bir yandan öğretmeni dinleyip not alırken aynı zamanda ritim tutup dışarıyı seyredebilir. Özellikle bu çocukların bazılarının hiperaktif olduğunu da düşündüğümüzde sınıfta öğretmenler tarafından 'problem çocuk' olarak algılanma ihtimalleri çok yüksek. Çocuk aynı anda birkaç işi yapabilse bile 'Bu çocuk ders dinlemiyor' veya 'Sınıfın huzurunu bozuyor' denilerek cezalandırılabiliyor." şeklinde konuştu.
Öğretmenlerin sınıfa soru sorduklarında farklılıkları nedeniyle üstün zekalı çocukların cevap vermesini istemeyerek "Sen dur. Arkadaşların cevap versin" şeklinde yaklaşımla kendilerini göstermelerine engel olabildiğine işaret eden Kars, "Halbuki sadece üstün zekalı ve yetenekli çocuklar değil her çocuk özeldir ve onları farklılıklarıyla kabullenmek gerekir." dedi.
Üstün zekalı çocukların ışığa ve sese yüksek hassasiyet gösterme, hiperaktivite ve mükemmeliyetçilik gibi özellikleriyle kendilerini fark ettireceğini ifade eden Kars, bu çocukların eğer ödevi 100 puan alacak şekilde yapamayacaksa hiç teslim etmeyebileceğini kaydetti.
ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKLARA DAHA FAZLA CEZA VE ÖDEV
Üstün zekalı çocukların, uygun eğitim koşulları sağlanamadığında öğrenme güçlüğü yaşayabileceğini belirten Kars şunları dile getirdi:
"Bu çocukların ortak özellikleri yüksek ses ve ışığa karşı hassasiyet göstermeleri. Sınıf içinde öğretmenin, çocukları azarlar şekilde yüksek ses tonuyla konuşmasından aşırı rahatsız olabilirler. Hiperaktif de olmaları nedeniyle etrafta gezmeye dolaşmaya çalışan çocuklar olabilirler. Bizim eğitim sistemimizde sınıfta çocukların sabit durması öğretmenin dolaşması gibi bir yaklaşım benimsendiği için bu çocuklar odak kaybı ve öğrenme güçlüğü yaşayabilirler."
Kars, üstün zekalı ve özel yetenekli çocukların fark edilmesi ve uygun eğitimi alabilmelerinde rehber öğretmen ve sınıf öğretmenlerine sorumluluk düştüğünü kaydederek, şöyle devam etti:
"Bu çocuklar fark edilmediği takdirde ilgisiz bırakılma veya sürekli sınıftan çıkarılma gibi ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Fark edildiklerinde ise öğretmenler çocuklara çok fazla ödev verebiliyor. Diğer öğrencilerden daha fazla ödev verilerek ayrımcılık uygulandığını hisseden çocuk içine kapanarak yeteneğini köreltebiliyor. Dolayısıyla öğretmenlerin 'parlak çocuk' diye adlandırdıkları çocuklara iyi niyetli olarak fazla sorumluluk yüklemelerinin çocukların potansiyelini ortaya koymasında olumsuz sonuçları olabiliyor."
Yetenekli çocuklara fazladan ödev vermek yerine ödevlerini ilgiyle yapmalarını sağlamanın çocukların araştırma isteklerini yükselteceğini vurgulayan Kars, bunun özel çocukların topluma daha fazla fayda sağlayabilmesinin önünü açacağını ifade etti.
AKRANLARI TARAFINDAN DIŞLANABİLİYOR
Kars, üstün zekalı ve yetenekli çocukların zihinsel bazı becerilerinin akranlarına göre daha geliştiğine ancak sosyalleşmekte zorluk çekebildiklerine işaret ederek, "Bu çocuklar farklılıkları dolayısıyla akran grupları tarafından dışlanabiliyor. Özel yetenekli çocukların ortak özelliklerinden biri bu bağlamda kendilerinden 3-5 yaş büyük çocuklarla bir arada olmayı tercih ediyorlar. Çocukların zihinsel olgunluğu ve ince mizah yetenekleri kendilerinden daha büyük çocuklarla daha iyi anlaşmasını sağlıyor." diye konuştu.
Bazı üstün zekalı çocukların liderlik becerileri ve isteğinin çok baskın olduğunu, bu nedenle arkadaş gruplarını yönetmeye çalıştıklarını aktaran Kars, bu çocukların ayrımcılığa maruz kalmamaları için yetiştirilirken grubun parçası oldukları ve diğerleri ile eşit sorumlulukları bulunduğunu ifade etmenin önemine dikkati çekti.
Kars ayrıca üstün zekalı ve özel yetenekli çocukların akranlarından zorbalık gördükleri veya ayrımcılığa uğradıklarında büyüklerine şikayet etmeyebilecekleri ve bunun çocuklar için sorunları büyütebileceği uyarısında bulundu.
Üstün zekalı çocukların yetiştirilmesinde aileler kadar devlete de sorumluluk düştüğünün altını çizen Kars, sözlerini şöyle tamamladı:
"Özel yetenekli çocuğa sahip olmak aileler açısından tahmin edilenden daha yorucu ve maliyetli. Aileler bu konuda neredeyse tek başlarına mücadele ediyor. Özel yetenekli çocukların derslerde hızlı öğrenmeleri ve bunun sonucunda çabuk sıkılmaları, yaramazlıkları, yerinde duramaz tavırları sınıf içi düzeni de olumsuz etkiliyor. Bunun sonucunda bazı çocuklar ailelerine şikayet edilmekte ya da 'Biz bu çocuğa yetemiyoruz, çocuğunuzu başka bir okula verin' denilmektedir. Aileler çocuklarının ihtiyaçlarına çoğu zaman el yordamıyla ya da rehber öğretmenlerimizin yönlendirmeleriyle karşılık verebiliyor. Zaman zaman bu süreçte ebeveynler de desteğe ihtiyaç duyuyor."
aa