28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında hükümete dayatılan kararların uygulanıp uygulanmadığını takip etmek amacıyla kurulan ve binlerce insanı fişleyen Batı Çalışma Grubu belgelerinde kişilerden kurumlara kadar çok sayıda fişlemenin olduğu saptandı.
Özellikle iki belge çok dikkat çekiyordu. 16 Nisan 1997 tarihli olan ve bütün askerî birimlere gönderilen ilk belgede, laiklik aleyhtarı faaliyetlerin arttığı vurgulanarak camilerin gözetim altına alınması emrediliyordu. Talimata göre görevli askerî personel camilere gidecek ve laiklik karşıtı fiil ve sözleri ivedilikle garnizon komutanlıklarına bildirecekti. Çevik Bir imzasını taşıyan ve bütün askerî birimlere gönderilen 29 Nisan 1997 tarihli ikinci belgede ise her ildeki öğrenci yurtları, özel okullar, dernekler, vakıflar, Kur'an kursları, imam hatip okulları ve bu kurumlara gidip gelenlerin kimlik tespitinin yapılması isteniyordu.
Merkezi vaaz ve hutbelerden sorumlu BÇG üyesi emekli albay Oğuz Kalelioğlu'da gözaltına alındı.
Oğuz Kalelioğlu, 28 Şubat süreci döneminde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın danışmanıydı. Postmodern darbe sürecinde aldığı talimatları Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz'a aktaran Kalelioğlu, o dönem uygulanan hutbe ve vaaz metinlerini Ankara'da kontrol ediyor ve Türkiye genelindeki camilere dağıtılmasını sağlıyordu. Kalelioğlu, cuma namazına 23 milyon insanın katıldığını ve bunların yarısına yakınının gençlerden olduğu tespitini yapmıştı. "Devletin bu kadar önemli bir kitleye cuma vasıtasıyla ulaşma imkanı bulunduğunu görünce hutbelerden nasıl yararlanabileceğimiz yönünde çalışmalar yaptık." diyen Kalelioğlu, danışmanlık yaptığı yıllarda hutbelerin içeriğini Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlarının hazırladığını, kendisinin de Türkiye'nin ihtiyacı olan konular hakkında onlara yardımcı olduğunu ifade etmişti.
Zaman