Ahmet Türk gibi affedilmez bir saldırıya uğrayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’a yapılan “şiddet”ten medet uman zavallılığın... İttihat ve Terakki’nin “şiddet kültüründen” ne farkı var?
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçtik ama... Değişmeyen o kadar çok şey var ki...
Örneğin, 1916’da, Osmanlı uyruğundaki herkese askere alınma zorunluluğu getiren yasa gibi...
Neredeyse yüz yıldır “zorunlu askerlik” değişmedi.
***
Neden değişmedi acaba?
Çünkü...
II. Abdülhamit döneminde, Prusya Ordusu örnek alındı.
Bunun fiili uygulayıcısı da II. Abdülhamit döneminde askerî okullar müfettişi yapılan daha sonra da Çanakkale Savaşları’nı yöneterek en eğitimli, en seçkin sivil kadroları heba ettiren Alman Von der Goltz oldu.
Orduyu Alman devlet ideolojisine göre şekillendirmeye başladı.
Alman hükümdarı I. Frederich Wilhelm, “Prusya ordusu müstakbelde Prusya ‘millet-i müsellahası’ olacak” derdi...
Von der Goltz da “Millet-i Müsellaha” isimli kitabında bu sözü ete kemiğe büründürdü.
Osmanlı askerî bürokrasisi için 1908’den itibaren ordu-millet yaratmanın felsefesini oluşturdu. Cumhuriyetin kurucu kadroları da “ordu-millet” felsefesini aynen benimsedi.
Vatan ve millet bilincine sahip olan ordu, eğitimsiz milletin fikir ve duygularının gelişmesini, ruhunu ve maneviyatını yükseltmek yönünde güçlenmesini sağlayacaktı, daha doğrusu milleti askerileştirecekti...
***
Kuruluşundaki “Prusya Ordusu” anlayışı sürekli kılındığı için de Cumhuriyet’ten çok daha eski olan 1916 yılındaki kanun aynen korundu.
Hâlbuki...
Avrupa Birliği’nin iki önemli ülkesi Fransa ve İngiltere’de zorunlu askerlik çoktan kalktı.
Sadece oralarda mı?
Hollanda, İtalya, Polonya, İzlanda, Sırbistan, İrlanda, Belçika, Lüksemburg, Slovenya, Slovakya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Malta’da da zorunlu askerlik kalktı, bu ülkelerin tümü “profesyonel orduya” geçti.
“Zorunlu askerlik” olan ülkelerde ise askerlik yapmak istemeyenler sosyal hizmet alanlarında görevlendiriliyorlar.
Biz ise hala 1916 yılındaki kanunda ve Prusya tipi “ordu-millet” anlayışında ısrarlıyız.
***
Üstelik tüm demokratik ülkelerde...
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde yer alan “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü”ne dayalı olarak kişilere vicdani nedenlerle askerî hizmete karşı ret hakkı tanındı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, ölüme neden olabilecek güç kullanmayı zorunlu kılmanın vicdan özgürlüğü ve din ve inançlarını yansıtma hakkıyla çatışacağını karara bağlayarak vicdani reddi bir hak olarak kabul etti.
Oralardaki sıradan bir hukuksal hak, buralarda buna talip olanların hayatını karartmaya yetiyor...
***
Diyorum ki; seçimler yaklaşırken “Bedelli Askerlik Partisi” kursak...
Parti programını da 1916’dan kalma yasayı lağvetmek, Prusya Tipi Ordu anlayışını demokratikleştirmek, askerlik görevini AB üyesi ülkeler düzeyine denk bir şekilde yeniden düzenlemek ile sınırlasak...
Kısacası halka acilen “profesyonel ordu” sözü versek...
“Prusya Tipi Ordu zihniyeti ile Türkiye gerçekten ne kadar demokratikleşebilir” sorusunu tartıştırsak...
Acaba nasıl bir teveccüh görür, Türkiye’yi hangi oranda demokratikleştirir?
***
Dün Ankara’nın gündeminde Anayasa tasarısı vardı...
Türkiye ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ihtiyatlı bir yeşil ışık yaktığı “bedelli askerliği” konuşuyordu...
“Profesyonel Ordu” demokratikleşme gündeminin ilk sırasında acilen bekleyen madde olmalı...
Böylece...
Hem “bedelli askerlik” bekleyen binlerce insanımız rahatlamalı, hem de ülke gerçek demokrasiye geçmenin önemli bir şartının da Prusya zihniyetinden kopmak olduğunu çoktandır bildiğini ispatlamalı.
Star