Türkiye’nin çok ilginç bir yanlış iş yapma, gerekeni bile bile erteleme geleneği var.
Kürt meselesinde de yaklaşık herkes ne yapılması gerektiğini biliyordu ama adım atmada çok geciktik.
2001 krizine giderken de yanlışlar biliniyordu, bu kadar büyük bütçe açıkları ile duvara toslanacağı açık idi, ama gerekeni yapmak için ancak 2001 tokadını yemeyi bekledik.
Mustafa Muğlalı Kışlası adı yanlış dedik, “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sloganı yanlış dedik ama bile bile bu yanlışları değiştirmek için, illaki de yanlışların tahribatı beklendi.
Başka yanlışları da söylüyoruz, TCK 301, Anayasa dibace, ilk üç madde, 66, 117, 136, vs., bunları görmek için de medyum ya da harika çocuk olmaya gerek yok, bakalım anayasa sürecinde yanlışlarla ne kadar yüzleşebileceğiz.
Şimdi de gündemde bedelli askerlik konusu var.
Bedelli askerliğin, bu yapı içinde, çıkması ileri bir adım ama esas yanlış zorunlu askerlik kavramında, bunun düzeltilmesi, değiştirilmesi gerekiyor, aslında herkes bunun da farkında ama nedense bu adım için de daha uzun süre beklenecek.
Ve bu bekleme sürecinde de büyük maliyetler üstleneceğiz.
Ta ki, doğru ve cesur adım atılana kadar.
Askerlik bir vergidir.
Bu bir Osmanlı geleneğidir, Osmanlı’nın en büyük vergisi askerliktir.
Bildiğimiz vergiden yegane farkı cinsiyet ayırımı yapması ve bir amaca tahsis edilmesidir.
Toplumun yüzde ellisi bu vergiyi bir biçimde, yaşamlarının bir aşamasında öderler.
İsrail’de askerlik vergisini kadınlar da ödüyorlar.
Her vergi gibi, askerlik vergisinin de olmaz ise olmaz kuralları, salınma koşulları olacaktır.
Öncelikle yurttaş, vergi mükellefi, askerlik vergisini ödeyen vatandaş ödediği verginin ne olduğunu, nereye harcandığını, nasıl harcandığını, ne işe yaradığını bilmek zorundadır.
Demokrasinin asgari koşuludur bu.
Askerlik vergisi ödeyenler bu vergiyle finanse edilen hizmetin görülmesi için zorunlu askerlikten yani genel bir vergiden (nüfusun yarısı) neden profesyonel orduya geçilmediğini merak etmektedirler.
Ve bu sorunun cevabını bir türlü alamamaktadırlar.
“Şimdilik böyle gerekiyor”, “Genelkurmay hazır değil” gibi cevaplar, en hafif deyimiyle, askerlik vergisini ödeyenlere saygısızlıktır.
Demokrasilerde gerçek patron, isterseniz “milletin efendisi” de diyebilirsiniz, vergi ödeyenlerdir.
Vergi ödeyen bir vatandaşın sorusuna açık ve net cevap üretilmeyen yerlere demokrasi denemez.
Son senelerde yaşanan acı olaylar, en son verdiğimiz 24 şehit, profesyonel orduya geçişin elzem olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
AİHM’in ürettiği “vicdani ret” kararları da bu süreci hızlandırmalıdır.
Yapılması gereken geçici ve çok hakkaniyetli olmayan “bedelli askerlik” çözümü (!) değil, profesyonel orduya geçiş için ciddi çalışmaların başlatılmasıdır.
Askerlik bir vergidir, bunu asla unutmayalım ve bu vergiyi de, başka vergileri tartışırken kullandığımız bütün ilkelerle beraber tartışalım.
En başta da saydamlık, hesap verilebilirlik ilkeleri ile.
Askerlik vergisinin Sayıştay’ı var mıdır?
Vergilerimizi devlet randımanlı, verimli kullanmakla yükümlüdür.
Askerlik vergisinin ne kadar randımanlı kullanıldığı ise çok kuşkuludur.
Örnek mi istiyorsunuz: Sınır karakolları
Star