Şehirlerin enerji, feyz, taravet, halavet akış noktaları vardır; o noktalar şehrin derin kökleridir ki o kökler göklere yükselir.
Her şehir aynı değildir elbet o köklerin yeri aynı algı ile fark edilmez. Kişiye göre çeşitlilik de gösterebilir bu keşif. Şehri gezdikçe, nefesini hissettikçe görülür bu hal!
Bursa'nın göklere uzanan kökleri Ulucami ve Emir Sultan. Camii Kebirde Mekke, Kabe izdüşümü ve esintileri olduğu gibi Emir Sultan türbe ve camiinde Medine izdüşümü ve esintileri vardır.
Ulucami etrafındaki telaş ve celal, Emir Sultan’da sükunet ve cemal kendini belli eder.
İstanbul’un Medine’si Eyüp Sultan şüphesiz; Mekke neresi, farklılık arz ediyor, kişinin hissedişine kalmış bir durum.
Ankara'nın Medine’si Hacı Bayram Veli Camii ve çevresi, Mekke’si neresi bilemiyorum!
Şehirde yaşamak, şehirli olmak, köklerden göklere yükselmek olsa gerek, şehir inşa etmek de öyle.
Bu satırları yazarken “Gazze bombalanıyor” mesajı geldi. Evet şehirleri besleyen üçüncü şehir Kudüs, içimizdeki şehir Kudüs hür olmadıkça bütün şehirler biraz Kudüs‘tür!
Bağdat öyle değil mi, Şam öyle değil mi? Dünya şehrinde nasıl rahat oluruz? Cennet evi de Cehennem evi de burada kazanılıyor.
Evimizde üç şehrin esintileri var mı öyle bir kök inşasında mıyız? Yoksa eşyanın sıkışmışlığında kayıp mıyız?
Gönül ülkesi hür değilse ne ev inşa edilir ne de şehir; günlük akıntılarda çer çöp akışa kapılanır gidilir!
Gazze direniyorken Bursa, Ankara, İstanbul eğlenemez; hem de Endülüs portresi önümüzde duruyorken!
Ne yapacağız, oturup ağıt mı yakacağız?
İçimizdeki göklere uzanan kökleri keşfedecek o keşifle şehirleri inşa edecek, dünyanın çölleşme ve bedevileşmesine direneceğiz vesselam.