Risale Haber-Haber Merkezi
Risale Akademi tarafından düzenlenen Muhakemat Haftası'nda yapılan seminerlerde ilginç değerlendirmeler yapıldı.
Dokuzuncu Mukaddeme ile ilgili konuşan İbrahim Akgün, Bediüzzaman’ın 1911 yılında basılan Muhakemat’ta, küreselleşmeyi kâmil manasıyla tarif ettiğini söyledi. “Yaratılışta Asıl Maksat Hak, Hayır, Güzellik ve Kemaldir” başlıklı seminerinde Akgün, Muhakemat’ta medeniyetin doğuş şartlarının hazırlanmakta olduğunun anlatıldığını, o medeniyetin hangi şartların içine doğacağı açıklanırken küreselleşmenin de tarif edildiğine dikkat çekti.
"Küreselleşme” kavramından 1960’larda bahsedildiğini hatırlatan Akgün, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kavramın bugünkü anlamda yaygın olarak kullanılması 1980’lerin ortalarından itibarendir. Bediüzzaman küreselleşmeyi bir soruya verdiği cevap içinde anlatır. Muhakemat’taki küreselleşme tarifi şöyle:
“Eğer denilse: “Şimdiye kadar Avrupa’yı galip ettiren sebep, bundan sonra neden etmesin?”
‘Bu kitabın mukaddemesini mütalâa et. Sonra buna da dikkat et: Sebeb-i terakkîsi, herşeyi geç almak ve geç de bırakmak ve metanet etmek şe’ninde olan burudet-i memleket; ve mekân ve meskenin darlığı; ve sakinlerin kesretinden neş’et eden fikr-i mârifet ve arzu-yu san’at; ve deniz ve maden ve sair vesaitin müsaadesiyle hasıl olan teâvün ve telâhuk idi. Fakat şimdi tekemmül-ü vesait-i nakliye ile, âlem bir şehr-i vahid hükmüne geçtiği gibi, matbuat ve telgraf gibi vesait-i muhabere ve müdavele ile, ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmündedir.
‘Velhasıl, onların yükleri ağır, bizimki hafif olduğundan, yetişip geçeceğiz—eğer tevfik refik ola.”
Bu kâmil manada bir tariftir diyoruz, çünkü bir defa bu tanım yüzyıl önce, küreselleşmeyi sağlayan araçlardan bugünkü internet ve diğer medyanın henüz ortada olmadığı bir zamanda yapılıyor. İkinci ve önemli bir husus, tarif araçlar seviyesinde kalmıyor, o günün ulaşım ve haberleşme araçlarının devreye girmesinden sonra hangi şartların doğacağı ve nasıl bir dünyanın ortaya çıkacağı açıklıkla, en kısa ve net şekilde haber veriliyor: “Âlem bir şehr-i vahid, ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmünde” olacaklar.