Ömer Çelebi’nin haberi:
RİSALEHABER-İSTANBUL
Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin I. Dünya Savaşı yıllarında Erzurum-Pasinler cephesinde kaleme aldığı özgün bir tefsir niteliğindeki İşârât-ül İ’câz eseri İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Fatih Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği “Tefsir Geleneğinde İşârât’ül İ’câz’ın Yeri” panelde ele alındı.
Panele katılan akademisyenlerin sözleri şöyle:
Prof. Dr. İdris Şengül:
Bediüzzaman, henüz Eski Said döneminde ilmi tetebbuat için olağanüstü şartlarda yani savaşta, cephede, ideal bir tefsir projesini tasarlamış, gelecek nesillere tavsiye etmiş ve bir cilt örneğini de İşaratül İcaz tefsirini bir yadigâr olarak bırakmıştır.
Dr. Adil Bor:
Kuran’ı anlamada inşa olunan belağat nerdeyse tarihi süreç içerisinde Kur’an’la iletişimi kesilmiştir. Belağat kitaplarını incelediğimizde bunları rahatlıkla görebiliriz. İşte Üstad Bediüzzaman; ilk günlerde olduğu gibi belağatın Kur’an ile olan iletişimini yeniden sağlamak için İşaratül İcaz yazmıştır kanaatindeyim.
Prof. Dr. Şadi Eren:
Kur’an’ın en kısa tarifi, “Hüve Kelamullah” yani “O Allah kelamıdır.” Allah kelamı olması hasebiyle de Kur’an-ı Kerim bir mucizedir. Mucize peygamberlerin elinde zuhura gelir. Ama mucizenin başka bir kısmı var, o da akli mucizedir. İşte Kur’an-ı Kerim’in beyanı akla hitap eden mucizelerle doludur. Günümüzde gayr-ı Müslimken İslam’a girenler Kur’an’daki o harika ifadeyi görüyorlar ve bu şekilde Müslüman oluyorlar.