Mustafa Sungur ağabey anlatıyor:
1954 senesinde Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile beraber Barla’dayız. Her gün bize kitap okutuyor, kırlara dağlara çıkarıyordu.
Bir gün Sözler’i almayı unutmuşum. Mezarlık tarafından geri dönerken Üstad, “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Ben, kitabı unuttuğumu söyledim.
BÜYÜK KUR’AN OLAN KÂİNAT’I OKUMAK DA SEVAPTIR
“Bugün de büyük kitabı okuyacağız, gel!” dedi. Üstad büyük kitapla ‘Kâinat’ı kastediyordu.
“Nasıl ki Kur’an okumak, onun ayetlerini okumak sevaptır. Şu büyük Kur’an olan Kâinat’ı okumak, tefekkür etmek de aynı şekilde sevaptır. Bir saat okumak, bir sene ibadet sevabına eşittir” derdi.
ÜZÜM: SAHİPLERİNDEN ZİYADE İSTİFADE EDİYORUM
Isparta’da üzümlerin olduğu bir zamandı. Bir gün bağların yanından geçiyorduk. Üstad şöyle ayağa kalktı, bağlara üzümlere tefekkürle baktı, baktı ve dedi ki: “Sahiplerinden ziyade bunlardan ben istifade ediyorum.”
KAVAK AĞAÇLARININ TEMAŞASI 100 SİNEMADAN DAHA LEZZETLİ
Isparta’daki dersanenin etrafında çok kavak ağaçları vardı. Bir gün ders yaparken Üstadımız “Ben yemin ediyorum, bunların temâşası yüzer sinemadan daha lezzetli geliyor bana” demişti.
HAŞİR RİSALESİ’NİN NASIL YAZILDIĞINI ANLATTI
Yine 1954 senesinde Zübeyir ağabey, Ceylan ve ben Barla’da Üstadın yanında kalıyorduk. Üstad, Zübeyir ağabeyle beni Barla’nın güneydoğusundaki vadilere bahçelere götürdü. Ceylan evde kaldı.
Orada, “Kardeşlerim! 30 sene evvel aynı bu mevsimde, badem ağaçlarının çiçek açtığı bu mevsimde, burada فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثاَرِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ (*) ayetini günde 40 defa okudum. Birden o ayet bana açıldı, ‘Haşir Risalesi’ te’lif edildi” diye Haşir Risalesi’nin yazılışını anlatmıştı.
(*) “Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O herşeye hakkıyla kàdirdir.” (Rum Sûresi, 30:50.) (Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-1)