Ankara’da yeni açılan Bediüzzaman Camisinin ilk ibadet günü ramazan ayının ilk gecesine, ilk teravihe denk gelmesi münasebetiyle çok manidar oldu. Bediüzzaman Camisini bu ilk gününde yalnız ve cemaatsiz bırakmamak namına bir çok kardeşimiz gibi bizler de bu cami de ilk teravihimizi kılarak mesrur olduk.
O yıllarda Zübeyir Ağabey gibi birçok Ağabeyin nur hizmetlerini ifa ettikleri bu mübarek mekan, başta Said Özdemir ve birçok ağabeyin gayretleri ve çalışmaları ile bugün Bediüzzaman Camisi yapıldı.
Risale-i Nur’ları okumak, yazmak ve neşretmek o günlerde resmen yasaklanmışken nur talebeleri engel tanımadan, yasak dinlemeden, fütursuzca nurların neşrine devam etmişler ve biiznillah muvaffak da olmuşlardı. İşte bu sıkıntılı günlerde, yeni doğan nur güneşinin ince ama istikrarlı sızan ışıklarına şimdiki Bediüzzaman Camisinin yerinde bulunan medrese-i nuriye mahzenlik etmişti.
İşte Bediüzzaman Camisinin tarihçesi kısaca böyledir.
Yeni halinden bahsetmeden evvel, Cenab-ı Erhamürrahimin’e sonsuz şükürler olsun ki o sancılı yıllarda çoğumuzun hayal dahi edemeyeceği bu kutlu günleri görmeyi nasip etti bizlere.
Bediüzzaman Camisi; Üstad Bediüzzaman Hazretlerine ait hususi eşyaların teşhir edileceği bir arşive de ev sahipliği yapacak manalı bir cami olacak inşaallah. Şu an için sadece namaz kılma ve abdest alma yerleri hizmete açılmış olsa da yakın zamanda her ayrıntısı ile hizmete girecek.
Cami de kılınan ilk namazdan bahsetmek gerekirse; öncelikle her tarafını Risale-i Nurlardan vecizelerin süslediği bir camide namaz kılmak şahane bir duyguydu. Şahsi hissiyatım ise; sanki namazımı bir camide değil de yeni açılan bir dersanede kılmış gibi hissettim. Başka türlü bir havası vardı.
Muhterem Abdullah Yeğin Ağabey de camaatin arasında saf tutanlardandı.
Teravihi hatimle kıldıran hafız ağabeyimiz ne yavaş ne de hızlı olmayan tilavetiyle cemaati yormadan mükemmel bir surette kıldırdı.
Bunun yanı sıra mikrofondan duyduğumuz beylerin seslerine bakacak olursak organize de bir takım eksiklikler de vardı elbette.
Birkaç rekatımızı kıldıktan sonra Said Özdemir Ağabey; “Hatimle kıldığımız takdirde cemaat tahammül edemeyebilir belki…” diyerek insanların fikirlerini duymak istedi sanırım.
İmamlık yapan ağabeyimiz bu uyarıdan sonra biraz daha hızlandırarak okumasına devam etti.
Çıkışta ikram edilen irmik helvasını gören bazı hacı teyzeler, “Hatimle kılıyoruz diye sabrettik ve namazımızı bitirdik, helvayı da kaptık” diyerek sevindiler.
Eleştiri de elbette olmalıydı.
Caminin yeşil kubbeyi tahattur ettiren dış cephesi eleştiri sebeplerinden biriydi. Birisi ise nur cemaatinin camisi olması idi. Kimilerine göre bu ayrımcılığı ihsas ettirebilirdi.
Yeşil kubbeye benzeyen dış görüntüsü Bediüzzaman Hazretlerinin adına yapılan bir cami için çok uygun olmuş olmalı.
Camimiz her cemaate, her mezhebe, her renge, her ırka açık olması hasebiyle ayrımcılığa zemin olmayacaktır inşaallah. Aslolan kaynaşmadır.
Tüm kardeşlerimin mübarek ramazan aylarını tebrik eder, dualarınızı beklerim.