Bediüzzaman, darbeleri önce ruhunda hissetti

Mustafa Özcan, Milli Gazetedeki Mehmet Akif'i anlattığı bugünkü yazısında Bediüzzaman'dan da bahsetti...

Risale Haber-Haber Merkezi

Mustafa Özcan, Milli Gazetedeki Mehmet Akif'i anlattığı bugünkü yazısında Bediüzzaman'dan da bahsetti. Mehmet Akif ile Bediüzzaman'ın dertlerinin aynı olduğunu ifade eden Mustafa Özcan yazının ilgili kısmında Bediüzzaman'dan şöyle bahsetti:

"Bediüzzaman  "Âlem-i İslâm'a indirilen darbeleri en evvel kendi ruhumda hissediyorum." demişti. Akif de aynıdır ve bütün derdi İslam dünyasının bahtsızlığı olmuştur."

Mustafa Özcan'ın "Mehmet Akif ve İslam dünyası" başlıklı yazısı:

Akif sözünü esirgemeyen, bükülmeyen, esnemeyen, yamulmayan ve dosdoğru bir ahlak abidesidir. Akif tek kelime ile tanıtılmak istense ve anmak gerekse ancak ahlak ile tanıtılırdı. Hazreti Aişe de Hazreti peygamberi bize canlı veya yürüyen Kur'an ve Kur'an ahlaklı diye tanıtmıştı. Mehmet Akif Ersoy kendisini İkbal kadar yeterli görmez. Belki Ahmet Şevki kadar da evrensel veya tanınmış biri değildir. Lakin Akif ve şiirleri 80 yıldır bu milleti maneviyatla ve değerleriyle barışık yaşattı. İhlası milletin manevi mayası haline geldi. Genç nesiller ideali onunla tattılar ve onda tanıdılar. Onun satırlarından meşk ettiler. Akif asrın İbrahim'i ve İbrahim'lerindendi. Tek başına bir millet ve ümmetti. Ümmetin nitelikli çoğunluğunu temsil ediyordu. O da Hazreti İbrahim gibi ters gördüğü hususlardan dolayı hicret etti. Belki hicret etmek zorunda kaldı. Denildiği gibi kimin himmeti milleti ise o, tek başına bir millettir. Akif ali himmet bir zat idi. Bundan dolayı benliğini satmadı ve bu uğurda türlü çilelere giriftar oldu. Akif'in en fazla önem atfettiği hususlardan birisi düşen ahlakın yeniden diriltilmesi ve İslam dünyasının i'tilasıydı yani yükselmesi ve yücelmesiydi. Bundan dolayı Japonlara gıpta etmiş ve iş ahlaklarını ve hamiyetperverliklerini övmüş ve onlardan ders/ibret alınmasını öğütlemiştir. Bediüzzaman  "Âlem-i İslâm'a indirilen darbeleri en evvel kendi ruhumda hissediyorum." demişti. Akif de aynıdır ve bütün derdi İslam dünyasının bahtsızlığı olmuştur.

12 Rebiülevvel 1331'de yani mevlit gecesinde İslam aleminin öksüz kaldığını yani ümmetin talihinin iyiye döndüğü gece olan mevlit kandilinde vakıada İslam ümmetinin acıklı haline şiiriyle tercüman olur ve hazreti Peygamberin ruhundan istimdat diler. Hazret-i Peygambere İslam aleminin manzarasını arz eder. İnsanı hüzne gark eden 'Pek hazin bir mevlid gecesi'şiiri şöyledir:

Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,

Aylar bize hep Muharrem oldu!

Akşam ne güneşli bir geceydi...

Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!

Âlem bugün üç yüz elli milyon

Mazlûma yaman bir âlem oldu:

Çiğnendi harîm-i pâki şer'in;

Nâmûsa yabancı mahrem oldu!

Beyninde öten çanın sesinden

Binlerce minâre ebkem oldu.

Allah için, ey Nebiyy-i mâ'sûm,

İslâm'ı bırakma böyle bîkes...

Yine bir Muharrem ayındayız ve umumi manzara hicri olarak 103 yıldan beri ve miladi olarak da neredeyse 99 yıldan beri aynı, değişmeden devam ediyor. Akif'in anlattığı noktayı pek aşabilmiş değiliz. Lakin ilginçtir, 1432 Muharrem ayıyla birlikte Akif yılı da neredeyse sona eriyor. 75'inci vefat yıldönümü nedeniyle 2011, Akif yılı ilan edilmişti. 26 Aralık ile birlikte mah-ı Safere giriyoruz. 2 mah-ı Safer ise Akif'in vefat yıldönümüne denk geliyor. Muharrem'in nihayetiyle birlikte Akif yılına da veda ediyoruz.  Tevafuka bakın. Akif yılıyla birlikte Muharrem ayı sona ererken (birkaç gün farkıyla) aynı zamanda Safer ayı tulu ediyor ve 27 Aralık yani Safer ayının ikisinde de vefat yıldönümünü idrak ediyoruz. İnşaallah Akif yılının bitmesine denk gelen Muharrem ayının da sona ermesi İslam ümmetinin acılarının sona ermesine vesile olur. Ve Akif'in mevlit yani Peygamberimizin doğumundaki tasvir ettiği manzara ahseni hâlâ tebeddül eder. İnşallah İslam dünyasının çilesi biter ve İslam dünyası bir bütün olarak bahar ve saadet iklimine kavuşur. İlginçtir, Milli Gazete'nin yazarlarla buluşma yemeğine katıldığımda Mustafa Miyasoğlu ile karşılaştık. Miyasoğlu hem Akif hem de Necip Fazıl'ın mirasını yaşatan isimlerden birisi. Sultangazi Belediyesinin kültür hizmeti olarak neşrettiği ve kendi hazırlamış olduğu Safahat'ından bir nüsha da bize lütfetme nezaketinde bulundu.  Safahat'ı ilk açtığımda karşıma çıkan Pek Hazin Bir Mevlit Gecesi şiiri oldu. Bu, mezkur şiirle alakalı ikinci yazım. Yine başka bir gazetede iken Nazım Hikmet'in Romanya'da geçirdiği içli bir mevlit gecesine temas etmiştim. Nazım pişman Akif ise dertlidir. Bu şiirin ve İslam aleminin perişan durumunun üzerinden en az 100 yıl geçmiş inşallah bu Muharrem ayıyla birlikte İslam aleminin acıları son bulur ve o yaşanılan acı yılların kefareti olarak İslam alemi en az o müddet kadar asude, bahtiyar ve payidar bir zaman dilimi ve iklimiyle tanışır. Fehuve ala külli şey'in kadir...

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Bediüzzaman Haberleri