Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Sosyalist gazeteci kimliğiyle bilinen Bir Gün Gazetesi yazarı Mustafa Kemal Erdemol, Bediüzzaman kelimesine güldüğünü söyledi.
Kadir Mısıroğlu'nun Mehmet Akif'le ilgili iddialarını köşesine taşıyan Erdemol, büyük alim Ali Ulvi Kurucu ile ilgili de iftira niteliğine iddiaları gündeme getirdi.
Ali Ulvi Kurucu derken aklına Bediüzzaman Said Nursi gelen Erdemol, "Bu zat da (Ali Ulvi Kurucu) yaşadığı dönemde, “zamanın harikası” anlamına gelen (bu niteleme her aklıma geldiğinde gülerim) Bediüzzaman lakaplı Said’i Nursi’nin en yakın çevresinden. Nurcuların yere göğe koyamadığı biriydi, yakınlarda öldü" dedi.
Ali Ulvi Kurucu ve Bediüzzaman Said Nursi'yi duyduklarıyla değerlendiren Mustafa Kemal Erdemol'a bu zatların eserlerini okumayı tavsiye ediyoruz. Özellikle Risale-i Nur üzerinden Bediüzzaman'ı değerlendirmesi beklenen Erdemol için Ali Ulvi Kurucu'nun da kısa bir özgeçmişini hatırlatıyoruz.
ALİ ULVİ KURUCU KİMDİR?
1922’de Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Arapça öğrendi. Hâfızlığını tamamladıktan sonra 1938 yılında ailesi ile birlikte Medine’ye göç etti. İki erkek ve bir kız çocuğa sahipti. Yüksek öğrenimini Kahire el-Ezher Üniversitesinde tamamladı. Medine’de uzun süre Evkaf Dairesinin İnşaat ve Sicillat Emini olarak görev yaptı. Daha sonra Sultan Mahmud’un yaptırdığı Mahmudiye Kütüphanesinde, bir süre sonra da Şeyhülislam Arif Hikmet Kütüphanesinde çalıştı. 1985’te emekli oldu.
Özellikle emekli olduktan sonra Medine’ye dünyanın her tarafından gelen ilim adamlarını ağırlardı. Senenin belli bir dönemini Türkiye’de geçirmeye özen gösterirdi. Yetişen imanlı nesli gördükçe kendini, “Sizler benim gerçekleşen rüyalarım, kabul olunan dualarımsınız” demekten alıkoyamazdı.
Medine-i Münevvere’de 60 yılını Peygamber Efendimizin (a.s.m) yanı başında geçiren Peygamber aşığı Ali Ulvî, âlim, fâzıl, edip ve şair kişiliği ile ön plâna çıktı. Kur’ân hâfızıydı ve geniş bir hadis kültürüne sahipti. Tarih, mûsikî ve hat konularına özel ilgi duyardı; san’ata ve edebiyat’a düşkündü ve bu konularda müktesebâtı pek genişti. Aruz ölçüsüyle şiirler yazdı. Ayrıca nesir sahasında da çeşitli eserler verdi. Şiirleri Gümüş Tül ve Alevler olarak, makàle ve röportajları da Gecelerin Gündüzü adıyla yayınladı.
Risale-i Nur’da Üstad Bediüzzamana yazdığı mektupta sadece Müslümanların değil, bugün insanlığın dine ihtiyacı olduğunu ve bütün insanlığı bir bayrak altında toplayacak yegâne kuvvetin İslâm olduğunu yazmıştı. Aynı mektup içinde Risale-i Nur’u “peygamberlerin, velilerin, âriflerin, salihlerin ve bilhassa cânını cânana seve seve fedâ eden ve sayısı milyonlara sığmayan kahraman şehitlerin mukaddes yolu” olarak tanımlamıştı.
Üstadın hayatının yer aldığı Tarihçe-i Hayat adlı eser basılacağı zaman önsözün kimin yazacağı düşünüldü ve o esnada Medine-i Münevvere’de bulunan Ali Ulvi Beye yazdırılmasına karar verildi. O da hemen yazıp gönderdi. Üstad önsözü okudu ve bu önsözün başına, ‘Medine-i Münevvere’de bulunan mühim bir âlimin önsözüdür’ diye yazılmasını istedi. Üstad talebelerinden Ahmet Gümüş’e yazılan bu önsöz için şöyle demiştir: “Kardeşim, Hacı Ulvi Efendi, benden çok Risale-i Nur’u övmüş, eğer beni fazla övseydi, bu önsözü kabul etmeyecektim. Madem Risale-i Nur’u övmüş, onun hatırı için kabul ettim.” Kurucu ise bu önsözü yazarken neler düşündüğünü şöyle ifade etmiştir: “Bugüne kadar âcizane yazdığım manzum ve mensur yazılarımın hiçbirisinde bu kadar vecd ve hayret içerisinde kalmamıştım. Binaenaleyh, bu eseri derin bir zevk, İlâhî bir neş’e ve coşkun bir heyecanla okuyacak olanlar, hayranlıkla görecekler ki, Bediüzzaman, çocukluğundan beri müstesna bir şekilde yetişen ve bütün ömrü boyunca İlâhî tecellilere mazhar olan bambaşka bir âlim ve mümtaz bir şahsiyettir.”
Değerli edib, şair ve gönül adamı Ali Ulvî Kurucu, 3 Şubat 2002 tarihinde Medine’de vefat etti ve Cennetü’l-Bakî mezarlığında toprağa verildi.