Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Bayram Yüksel anlatıyor:
Mübarek Üstadımızın Isparta'daki menzilinde baş ucunda beş metre uzunluğunda, bir metre eninde bir şecere vardı.
Peygamberimizin (s.a.v) âl-i beytinden, evradlarında ism-i şerifleri olan zatların nereden geldiğini ayrı ayrı oklarla gösteriyordu. Çok arzu etmeme rağmen saymaya bir türlü muvaffak olamadım.
DUA EDERKEN İSMİYLE ZİKREDİLİRSE DAHA İYİ OLUR
Üstadımız dua ederken isim üzerine çok ehemmiyet verirdi. Bazı Nur Talebeleri, Üstadımızı ziyaret ettiklerinde Üstadımız isimlerini yazdırırdı. Başucuna koyar, o ismi ezberleyinceye kadar yanında muhafaza ederdi.
Ve şöyle misal verirdi: "Nasıl ki bir yere mektup attığınızda zarfın üzerine güzel yazarsanız, gideceği yere güzel gider, dua ederken de ismiyle zikredilirse daha iyi olur" derdi.
GIYÂBÎ YAPILAN DUA DAHA MAKBUL OLUR
Üstadımız, "Hem gıyâbî yapılan dua daha makbul olur. Çünkü ben senin ağzınla günah işlemedim, sen de benim ağzımla işlemedin. Onun için gıyâbî yapılan dualar daha makbul olur. Dua bir iksirdir, toprağı gümüş yapar, gümüşü de altın yapar" derdi.