Vefatının 50. yılı münasebetiyle Bediüzzaman Said Nursi yoğunluklu bir şekilde gündemde. Gönül verenler, Türkiye ve dünyada sempozyum, kongre, panel, tiyatro, söyleşi, röportajlarla Bediüzzaman ve Risale-i Nur'u anlatıyor. Programların duyurusu ve haberleri "2010 Bediüzzaman Etkinlikleri" başlığı altında Risale Haber'de yayınlanıyor. Yıl boyunca yayınlanmaya devam edecek.
Ulusal medyada saygın isimler Bediüzzaman hakkında çok güzel değerlendirmelerde bulunurken aksine olumsuz düşünenler de oldu. Artık azınlıkta kaldığını müşahade ettiğimiz bu isimlerden biri de Rıza Zelyut.
Eleştirinin ötesinde hakaretvari bir üslup kullanan Zelyut'a okuyuculardan büyük tepki geldi. Ardından Risale Haber'e konuşan Bediüzzaman Vakfı Başkanı Ahmet Rüzgar Zelyut hakkında hukuki süreci başlatacaklarını açıkladı.
Burada yeri gelmişken az da olsa "niye bu tür adamları muhatap alıp yayınlıyorsunuz" şeklinde gelen itirazları cevaplayalım. Bunlara karşı gerekçemiz şuydu: Herkes kendi nefsiyle, şahsıyla ilgili hakaretlere sessiz kalabilir, bunları dikkate almayabilir. Ancak bu duruşu inancı, sevdikleri için sergileyemez. Bunlar için muhakkak surette girişimlerde bulunmak zorundadır. Nitekim bu yöndeki yayınlar yerini bulmuş olacak ki Zelyut kendisini ziyaret eden Haber 7 Yayın Yönetmeni Ünal Tanık ve Mehmet Ali Bulut'a “Ben onun takipçilerinden özür diliyorum, bendeki Bediuzzaman bilgileri ile gerçekte olan farklı imiş, bunu öğrendim” dedi.
Eleştiri herkesin hakkı. Ancak hakaret hiç kimsenin hakkı da haddi de değil. Kimse kimseyi sevmeye zorlayamaz. Bu Bediüzzaman da olur başkası da. "Benim sevdiğimi sen seveceksin ama ben senin sevdiğini sevmek zorunda değilim, hakaret ederim" şeklindeki bir düşüncenin yaptırımı da, etkisi de yok.
Değişen ve her geçen gün özgürleşen bir Türkiye'de alışkanlıklar da değişmek zorunda. Tabular birbiri ardına yıkılırken yarım asır önceki alışkanlıkları bugüne taşımak komediden öteye geçmezken bu düşünce sahiplerini de yanlızlığa mahkum ediyor.
TABULARA KARŞIYKEN...
Öte yandan bir özleştiri yapmak da kaçınılmaz olarak karşımızda duruyor. Medyada Bediüzzaman Said Nursi hakkında yazı yazarken içinde bazı yanlış kavramların bulunması veya eleştirel yazılar yazanların da bazen ağır eleştirilere maruz kaldığı görülmekte. Bunlara gösterilen tepkileri "Said Nursi hakkında yazamazsın" üslubu ile özetlemek mümkün.
Herkes her şeyi yazmakta hürdür. Burada eleştiri de olabilir sorgulama da. Yeterki hakaret ve iftira olmasın. Bu durumlarda bile söz konusu yanlışlıkları izahtan öte, hakarete hakaretle cevap vermek beklenen bir davranış olmamalı.
Özellikle Bediüzzaman Said Nursi'ye gönül verenlerin buna dikkat etmesi gerekir. Yıllarca tabulara, baskılara karşı demokratik ve hukuki mücadeleyi sürdüren, fikir, düşünce ve ibadet özgürlüğü için çalışanların "öteki" sayılabilecek kesimler için yeni tabular da oluşturmamalı. Bediüzzaman Said Nursi'yi bu kalıba sıkıştırmamalı. Veya öyle bir algılamanın oluşmasına müsaade etmemeli.
Bediüzzaman da, eleştiriye tabi tutulabilir, sorgulanabilir. Bu eleştiri ve sorgulamaların ona gönül verenleri sarsmaması ve ürkütmemesi gerekir. Zira bugüne kadar gökkubbe altında Said Nursi için yazılmadık, söylenmedik bir mesele kalmadı. Ne yazıldı, söylendiyse cevabı verildi.
Bilmek, öğrenmek ve anlamadığı için eleştirenlere, sorgulayanlara insani münasebetler dahilinde yapılan izahların -vicdanı tamamen iflas etmemişse- mutlaka olumlu etkiler bıraktığını gerek geçmişte -hatıralarda anlatıldığı gibi- gerekse günümüzde şahit olduk. Bu doğrultuda Risale-i Nur, Bediüzzaman Said Nursi ve cemaatler hakkındaki eleştirilere verilen tepkilerin dozajının ayarlanmasında fayda var.
Özetle, tabulara karşıyken başkaları için "bizim tabular"ı oluşturmak gönül verdiğimiz büyük şahsiyetlere ve eserlerine haksızlık olur.
BEDİÜZZAMAN'IN SON 60 GÜNÜ
23 Ocak'ta başladığımız "Bediüzzaman'ın Son 60 Günü" çalışmamız sona erdi. Büyük ilgi gören çalışma, Bediüzzaman'ın Urfa'da vefat ettiği 23 Mart 1960'tan önceki son iki ayında başta medyada olmak üzere yer alan haber, yazı ve hatırlarla ilgili arşiv ağırlıklı bir çalışmaydı. Bu konudaki çalışmalarından dolayı yazarımız A. Kadir Aytar'a bir kez daha teşekkür ediyoruz.
UMRE NOTLARI
Umre'ye giden yazarımız Abdurrahman Iraz, Mekke'de açılan "Nur dersanesi"nin müjdesini vermişti. Haber ve fotoğraflarıyla bu nurlu sevincin dünyanın her yerinde yaşanmasına vesilen olan Iraz, kutsal mekanlardaki çok ilginç gözlemlerini de bizlerle paylaşacak.