Ömer Özcan’ın haberi:
RİSALEHABER-Bugün 18 Ağustos 2010 tarihinde vefat eden İzmir’in sevilen Risale-i Nur talebelerinden İbrahim Tütüncü Ağabeyin 5. ölüm yıldönümüdür. İbrahim ağabeyi rahmet dualarıyla anıyoruz…
İbrahim Tütüncü kimdir?
1933 yılında Malatya’nın Arapkir İlçesinin Tepte köyünde doğdu. 1947 senesinde on dört yaşlarında iken İzmir’e geldi. 1955 yılında askere gitti. İki yıl süren askerliğinin bir yılını İstanbul’da bir yılını da tıpkı Bayram Yüksel ağabey gibi Kore’de yaptı. Askerden geldikten sonra İzmir’de Risale-i Nur’la tanıştı.
İzmir’de başta Ahmed Feyzi Kul ve Hasan Atıf Egemen olmak üzere diğer ağabeylerle çok beraberliği oldu. Bir kere Üstad’ımız Bediüzzaman Hazretlerine ziyareti var.
İbrahim Tütüncü 18 Ağustos 2010 tarihinde İzmir’de vefat etti. Vefat yıldönümü münasebetiyle Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabında anlattığı Üstad Bediüzzaman’a yaptığı ziyaretinden kısa bir hatıra yayınlıyoruz.
BEDİÜZZAMAN’A ZİYARET
Bir gün Mustafa Birlik dükkânında iken bizlere, “Sizi Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini görmeyi götüreyim” dedi. Isparta’ya telefon edip, Üstad’ın orada olup olmadığını sordu. Emirdağ’ında olduğunu söylediler. Biz yola çıktık. O günkü şartlarda önce Bursa’ya sonra Eskişehir’e, oradan da Emirdağ’ına gittik. Yaklaşık altı yedi kişiydik. Hatırladığım kadarıyla bunlar arasında Mustafa Birlik, Otelci Mehmed ağabey, Urfalı Abdurrahman, Antepli Memik, Giresunlu Ahmed vardı. Antepli Memik’e Üstad Abdülmelik derdi.
Emirdağ’ına vardığımızda önce Çalışkanlar’ın dükkânına gittik. Üstad’ı sorduğumuzda, Üstad’ın orada olmadığını Eskişehir’e buz almaya gittiğini söylediler, bir süre dükkânda bekledik. Dükkân sahibi Mehmed Çalışkan ağabey bizi kalabalık görünce “Üstad’ın bizi kabul etmeyeceğini sandığını” söyledi.
SUNGUR AĞABEY BİZE TERCÜMANLIK YAPIYORDU
Daha sonra Üstad Eskişehir’den gelmiş ve Zübeyir ağabeyle haber yollayıp bizi kabul edeceğini söylemiş. Biz bu haberi duyunca çok sevindik. Doğruca Zübeyir ağabeyle beraber Üstad’ın kaldığı eve gittik. Merdivenlerden çıkarak Üstad’ın odasına vardık. Üstad karyolada yatmaktaydı. Bizi görünce işaret etti, yarım ay şeklinde oturmamızı belirtti. Odada Mustafa Sungur ağabey de vardı, Üstad’ın başucunda oturmaktaydı.
Üstad’ın rahatsızlığından dolayı sesi çıkmıyordu, bu yüzden Sungur ağabey bize tercümanlık yapıyordu. Üstad biraz doğrulup başucunda oturan Sungur ağabeye bir tokat attı. Sungur ağabey bizlere dedi ki: “Üstad’ın anlatmak istediği ‘benim elimi öpmek, bana tokat atmak gibidir.” Odada Hüsnü Bayram ağabey de vardı, bizlere Üstad’ın yüzüne bakmamamızı söyledi.
BENİ DİNLEMEDİLER!
Daha sonra Üstad Konferans Kitabı’nı istedi. Kitabın içinde Ankara’ya, Başbakan’a, Reisicumhur’a yazılmış mektuplar vardı. Onları Sungur ağabey okuyordu. Bu sırada Üstad doğrulup siyasileri kastederek celâlli bir şekilde eliyle işaret ederek, “Beni dinlemediler” dedi. Üstad’ın sesi açılmıştı. Ders bir saat kadar sürdü.